Preview only show first 10 pages with watermark. For full document please download

Eleştirel Güvenlik Okulu Ve Tunus

Eleştirel Güvenlik Okulu ve Tunus

   EMBED


Share

Transcript

  GİRİŞ   “We must be the change we wish to see in the world”   Gandhi 1990larda Soğuk Savaş’ın bitişi ile birlikte bir yanda çift kutuplu dünya sistemi yerini ço k kutuplu düzene bırakırken, diğer  yanda etnik , siyasal, mezhepsel çatışmalar artmış ve eleştirel bir bakışı doğurmuştur. Uluslararası ortamı açıklamak adına devlet ve ordu merkezli, anarşik düzeni, devlet çıkarlarını temel alan geleneksel yaklaşım yetersiz kalırken, eleştirel yaklaşım bireyi ve toplu mu merkeze almış, insan potansiyelini kısıtlayıcı var olan sosyal yapılardanözgürleşmeyi hedeflemiştir. Eleştirel kuram, Habermas ve Gramsci ekolü ile incelemelerde  bulunurken, evrensel bir etik merkezli siyasal topluluk amaçlamış ya da özgürleşme tabanlı    bir karşı hegemonya öngörmüştür. Bu yaklaşımlardan temellenen eleştirel güvenlik çalışmaları ise öncelikle güvenlik kavramını yeniden tanımlarken, “siyasi” olanı açığaçıkartmaya çalışmış ve güvenlik mefhumunda derinleşme ve genişleme sağlamıştır. Buradan   hareketle devlet güvenliğini değil insan güvenliğini temel alan eleştirel güvenlik okulu,yoksulluk, işsizlik, çevresel sürdürülebilirlik, insan hakları gibi konuları güvenlik kapsamındaincelemiştir. Bu çalışmanın temel amacı ise Arap Baharı olarak adlandırılan hareketlerin başlangıç noktası olan Tunus’daki Yasemin Devrimi’ni eleştirel güvenlik okulu ışığındaincelemek olacaktır. Bu hususta ele alacağımız başlıca değişkenler ekonomik sıkıntılar,işsizlik, yoksulluk ve kadın hareketleri olacaktır.Çalışmanın birinci bölümünde uluslararası ilişkilerde güvenlik algılamalarını geleneksel veeleştirel yaklaşım çerçevesinde inceleyeceğiz, eleştirel yaklaşım çerçevesinde öncelikleeleştirel kuramın temellerini verip ardından eleştirel güvenlik kuramının ana hede fi “özgürleşme” mefhumuna ve güvenliğin derinleşmesi/genişlemesine eğileceğiz. İkinci bölümde ise Tunus’taki 2010 - 2011 halk ayaklanmalarını bu ekol çerçevesinde inceleyeceğiz, bu bölümde ise öncelikle Tunus’ta meydana gelen olayları kısaca özetleyip, ardından eleştirelgüvenlik okumasının başarılı ve başarısız olduğu kısımları analiz edeceğiz.  2 BİRİNCİ BÖLÜM   ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE GÜVENLİK ALGILAMALARI   Çokça tartışılan kavram olarak güvenlik, uluslararası sistemin güvenliği, devlet güvenliği,toplumun güvenliği, birey güvenliği gibi birçok düzlemde ifade bulacağı gibi, kiminkorunduğu, hangi tehditlerden ve ne şekilde, hangi yöntemlerle korunduğu noktası nda da farklı bakış açıları oluşturabilmektedir. Tarihsel süreçte sürekli bir evrim içinde olan güvenlik kavramı birçok noktada genişlemiş, derinleşmiş ve yeni anlayışlar doğurmuştur. Tüm buhususlarda verilen farklı cevaplara göre de güvenlik çalışmaları alanında çeşitli düşünceekolleri bulunmaktadır. Çalışmanın bu bölümünde güvenlik çalışmalarında etkili çeşitlianlayışların temel bir değerlendirilmesi, ardından ana noktamız olan eleştirel güvenlik düşüncesine giriş yapılacaktır. Ele alacağımız yaklaşıml ardan ilki temellerini Machiavelli ve Hobbes’tan alan geleneksel, devlet merkezli ve realist yaklaşım; diğeri ise post - yapısalcı,inşacı kuram gibi birçok yaklaşımı içine alan yeni güvenlik çalışmaları içinde bir diğer alt başlık, eleştirel güvenlik çalışmaları   olacaktır. GELENEKSEL GÜVENLİK ANLAYIŞI   Geleneksel güvenlik teorilerine göre, askeri güç olarak algılanan güvenlik söz konusu olduğunda tek aktör devlettir ve uluslararası ilişkiler terimi devletlerin etkileşimi olarak açıklanır. Devletlerarası ilişkileri düzenleyen bir üst otorite olmadığından, güvenlik, devlethükümetlerinin temel sorumluluğudur. Devletler, kendi kendine yeterliliğ e dayanan bir dünyada, kendilerini korumak dışında alternatifleri olmadığı düşüncesindedirler. 1 Bu hususta,ordu, devle tin koruyucudur ve devleti korumak, orduyu korumayı beraberinde getirir.Geleneksel güvenlik çalışmalarına göre tehdit  , araştırmanın temel konusudur. Askeri gücünkullanımı ve kontrolünü araştırmanın göbeğine oturtmak; üstelik devleti de korunmasıgereken yegâne değer olarak sunmak çerçevesinde şekillenen bu güvenlik anlayışına göre,devlet güvenliği haricinde başka güvenlik alanı ve konusu bulunmamaktadır  . 2   Dolayısıylainsan güvenliği, devlet güvenliğinden ayrılamaz ve devletin varlığına ahlaki dayanak teşkil eder. Devletlerin kendi güvenliğini komşuları pahasına sağlamaya çalıştığı böylesi sert bir ortamda, devletlerin sürekli olarak birbirlerinden faydalanmaya çalıştığı bir algılama hâkimdir ve dolayısıyla kalıcı barış mümkün değildir. Tek yapılab ilecek olan devletlerden birinin 1   Baylis, John, “U luslar arası İlişkilerde Güvenlik Kavramı”, Uluslararası İlişkiler  Dergisi , s. 69-85. 2   Aras Bülent, Toktaş   Şule, Kurt Ümit, “Araştırma Merkezlerinin Yükselişi, Türkiye’de Dış Politika veUlusal Güvenlik Kültürü”, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Raporu , s.24 - 25    3 hegemonya kurmasını engellemek, gücü dengelemek olacaktır. Ayrıca güvenlik ikilemi,devletleri savaşa zorlayan nedenlerin başında gelir böylece siyasal yapılar güç ve güvenlik ikilemi aracılığı ile oluşurlar. Dahası, askeri   güç devletin bekasında araç değil amaçtır ve buamaca giden yolda tehdit açıkça anlaşılabiliyorsa karşıdakinin saldırısını beklemeye gerek yoktur, savaş gereklidir ve meşru sayılır.Klasik realizmin büyük ölçüde karamsar olan bu bakışı, daha güncel bir y orum olan  Neorealist okul tarafından da gündeme gelmiştir. Waltz ve Mersheimer gibi öncülleri tarafından ortaya atılan temel görüş ise tehditlerin dış kaynaklı olduğudur. Gerçekler vetehditler nesnedir; güvenlik çalışmaları da nesnel bir bilim disiplinidir. Devletler güvenliğisağlamak için bazı davranışlar sergilerler. Bu davranışlar tarihsel olarak sürekli lik ve  benzerlik sergilediği için devletlerin hareketleri, tepkileri ve davranışları ölçülebilir. Buölçümler neticesinde, devletlerin güvenliğine dai r kurallar hatta kanunlar tespit edilebilir. Güvenlik çalışmalarının esas görevi bu kanunları ortaya çıkarmaktı r. 3   Ayrıca, güven vegüvensizlik uluslararası sistemin yapısının bir sonucudur. Büyük ölçüde sürekli olan anarşik  sistemde, devletler güvenlik ar amaya itilir, güvenliklerini arttırmak ve korumak için rekabetederler, güvenlik çıkarları birincil çıkarlardır.Stephen Walt da Neorealizmin güvenlik anlayışını ortaya koymak    adına önemli çalışmalar yapmıştır  . Walt anarşik yapıyı kabul ederek başlar ve ortaya attığı tehdit dengesi teorisinegöre, güvenlik devletlerin en büyük hedefidir ve bu hedef liderlerin uluslararası ortamıalgılayışına göre şekillenir. 3   Aras Bülent, Toktaş   Şule, Kurt Ümit, “Araştırma Merkezlerinin Yükselişi, Türkiye’de Dış Politika veUlusal Güvenlik Kültürü”, Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Raporu , s. 24-25    4 ELEŞTİREL GÜVENLİK ANLAYIŞI   Eleştirel  Kuram 1990larla birlikte uluslararası ilişkiler kuramlarında, kuramın nasıl iktidar ve çıkar ile ilişkiliolduğunu göstermek, araçsal ussallığın ve modernite projesinin tek yanlı işleyişini eleştirmek, alternatif bir dünya düzeni için yol göstericilik yapmak adı na, özgürleştirici bir hedef edinen eleştirel dönem yaşanmıştır. Eleştirel teori, uluslararası ilişkileri modern toplum söylemiolarak nitelemiş ve Realist/Neorealist düşüncenin aksine uluslararası ilişkileri sadecedevletlerarası ilişkiler olarak değil, d evlet- sivil toplum bağlantısını da göz önüne alarak analizetmeye çalışmıştır. Aydınlanma projesi ve kuramın bağımsızlığı/nesnelliği tezini yenidensorgulayarak moderniteyi sorunsallaştırmıştır. 4 Buna göre, toplum, analizin merkezidir ve kuram hiçbir zaman toplumdan bağımsız değildir. Önemli olan sadece yorumlamak değil,önce eleştirmek sonra da değişimi sağlamaktır ve bu özgürleşme, toplumun içinden, varolansosyal yapılardan özgürleşme şeklinde mümkündür. 5   Uluslararası ilişkilerde eleştirel kuramın temellerini Frankfurt Okulu oluşturmuştur. Öncelikle, Horkheimer (1895- 1973) geleneksel ve eleştirel kuram arasında önemli bir ayrımyapmıştır. Geleneksel kuram özne - nesne ayrımı ve değerlerden arınma gibi temellere otururken, eleştirel yaklaşım bunu reddeder ve var olan sosyal yapılardan sıyrılmayı, değişimiöngörür. Habermas ise moderniteyi henüz bitmemiş bir proje olarak görür ve demokrasi sözünün yanı sıra   özgürleşme sözünü tutmadığını belirtir. Bu na göre modern toplum araçsal ussallık tarafından yönetilmekte, böylece kamu alanı sömürülmektedir. İletişimsel ussallığısavunan Habermas, üretim paradigmasındansa iletişim paradigmasına yakın, özgürleşmeyietkileşim (interaction) de gören bir yol çizer. Habermasçı bir uluslararası ilişkiler kuramıyaratmak isteyen Linklater ise, geleneksel egemen devlet modelini sorgular, devletdışıaktörleri sisteme entegre etmeye çalışır ve alternatif dünya düzeninin kurucu ögesi olarak  kozmopolitan, evrensel ahlak ilkeleri üzerine kurulacak bir siyasal topluluk öngörür. 6   Gramşiyan ekolden gelen eleştirel kuram ayağında ise, Robert Cox problem çözücü veeleştirel kuram ayrımı yapmış ve kuramın her zaman bir amaç için olduğunu belirtmiştir.Cox’a göre kuram tarihseldir, b elirli zaman/mekân içinde oluşan sorunların çözümüneyardımcı olur ve yeni bir dünya düzeni yaratmak için eleştirel düşünce tarzı yaratır. 7   Smith’inifadesiyle; “kuramlar, yalnızca açıklama yapmaz ya da öngörüde bulunmaz. Bize, insan 4 F. Keyman, Devlet, Sistem ve Kimlik s.227-260 5 Devetak, Theories of International Relations s.159-182 6   İbid, s. 168-169 7   İbid, s. 165  5 eylemi ve müdahalesi için hangi olanakların bulunduğunu anlatır; yalnızca açıklayıcı   olanaklarımızı değil, etik ve politik ufkumuzu da tanımlar.” 8   Kuram/uygulama ilişkisinden hareketle, Cox ayrıca özgürleştirici bir karşı hegemonyakurulması gerektiğini savunmuştur. Üretim paradigması ayağında, özgürleşmeyi ekonomik refahın yeniden dağıtımında öngörmüştür. 9   Ayrıca kimlik/fark üzerine söylemlerinde Richard Ashley, Robert Walker gibi postmodernaraştırmacılarda da eleştirel perspektif görülebilir. Örneğin, egemenlik üzerine yaptıklarıçalışmalarında 10 , egemenliğin, sınırsız bir muğlâk etkinlik alanı olarak, hiçbir şey temsiletmediğini belirterek egemenliği nesneleştirmişler ve ideolojik olarak kullanılmakta olduğunuvarsaymışlardır. Eleştirel  Güvenlik Okulu Eleştirel Güvenlik Okulu, devlet merkezli güvenlik anlayışını eleştirir ve devletin her zamangüvenlik sağlamadığını, hatta bazı durumlarda en temel güvensizlik kaynağı olabildiğinigöstermeye çalışmaktadır. Geleneksel güvenlik anlayışı amaçlarla araçların birbirinekarışmasına yol açmıştır öyle ki eleştirel ekolde devlet amaç değil, güvenlik için bir araçtır.Bu güvenlik anlayışına göre devletlerin güvenliği egemenliğine dairken, toplumsal güv enlik kimlikler ile alakalıdır. (Eralp; aktaran Güner,2008)  Buradan hareketle, el eştirel kuram ve güvenlik çerçevesinde, Soğuk Savaş sonrası dağılan Sovyetler Birl iği ve Avrupa’daki “b irlik ”    projesi, eksikliklerin yeniden düşün ülmesine ve eleştirel bakış açısının güvenlik sorunsalını   yeniden oluşturmasına vesile olmuştur. Buna göre eleştirel güvenlik anlayışı realist düşüncenin güvenlik analizine önemli eleştiri ler sunmuştur.Örneğin realist devlet   fiziksel güvenliğine ve devlet odaklı güvenlik anlayışına saplanarak, insani ve teme l ihtiyaçları göz ardı etmektedir. Kişisel olarak bir    insanın yaşayabileceği enönemli güvenlik sorunu kendi elinde olmadan maruz kaldığı durumlardır. Bu sorunu ortayaçıkartan faktörler devlet içinde ya da dışında gelişen toplumsal, kültürel ya da ekonomik olgulardır. Bu nedenle en büyük güvenlik sorunu, bu   faktörlerden dolayı ortaya çıkanözgürlüğün kısıtlanması durumudur. Haliyle eleştirel yaklaşım , özgürlük ve güvenliği bir elmanın iki yarısı olarak ele alır. 11   8 Williams, Paul, Security Studies, s.89-102 9 Richard Wyn Jones, Critical Theory and World Politics s. 17 10 Richard Ashley, Robert Walker, Reading Dissidence/Writing the Discipline s.367-416 11   Dağı, Uluslararası Politikayı Anlamak…, s.144