Transcript

  Melih Cevdet Anday ve Gılgamış Selim Ferruh ADALI Gılgamış 1  Destanı keşfedildiği günden bu yana ilgi toplamıştır. İngiliz araştırmacı GeorgeSmith destanı 2 Aralık 1872’de “İzdubar Şiiri” olarak okumuştu ve kahramanın adınınGılgamış olduğu 1899’da fark edildi (George 2010, 1; Bottéro 2005b, 214). Gılgamış, o günekadar ağırlıklı olarak Homeros’un İlyada ve Odysseia destanları ile Tevrat ve İncil’den aldığıimgelerle eski çağ algısını şekillendiren Avrupa’da özgün bir yer edindi. Bu yer edinmenintoplumsal bilinçaltı boyutları da vardı. Gılgamış ölümsüzlük ardında koşan ve varoluşunuaraştıran bir insan olarak algılandı. Ölümün anlamı gibi bir konu insan bilincinin derinlikleriniyoklar ve toplumun bilinçaltında da yer edinir. İnsan yüreği bu ölüm yazgısına boyun eğmek istemez pek çok kez. Odysseus gibidir Gılgamış çünkü ikisi de yazgılarına meydan okurlar.Farklıdırlar da. Odysseus Truva Savaşı’ndan sonra yolunu kaybetmiştir ve tehlikeler altındayurduna dönmeye çalışır. Gılgamış ise ölümü keşfetmiştir ve yurdunu terk edip ölümsüzlük ardında tehlikelere atılmıştır. Ölüm ile mücadelesi daha belirgindir.Odysseus’un yüzleştiği “upuzun boyunları” olan altı başlı Skylla gibi canavarlardan dahagüçlü bir düşman olan ölüm ile açıkça mücadele ettiği için de Gılgamış’ın dini ve felsefiimgelerle de bağlantıları vardır. Gılgamış Destanı’nın en çok yankı yapan öğelerinden biriside Tevrat’ta Nuh’un Tufan’ına benzer olan öyküdür. 19. yüzyıl Avrupa’sında Tevrat’ınGılgamış Destanı türünden eski çağ belgelerinden geldiği düşünülmeye başlandı ve bu yöndearaştırmalar başladı. Toplumsal bilinçaltı açısından etkili olan bir bağlantıdan söz etmekteyarar var. Destan’da büyük bir selden kurtulduğunu anlatan Utnapiştim (daha eski Sümerceadı Ziusudra) adlı bilge (böylece Tevrat’taki Nuh ile aynı kişi oluyor), Gılgamış’a insanlarınölüme boyun eğmekten başka yolları olmadığını söyler. Gılgamış da sonunda bunu kabuletmek zorunda kalır. Gılgamış’ın bu varoluş yolculuğu Avrupa’da ilk keşfedildiği zamanlardaCharles Darwin’in Türlerin Kökeni (1859) adlı yapıtının sert yankıları sürüyordu. Nuh, uzunsakallı bilge bir adama benzetilir Batı sanatında. Nuh ile özdeşleştirilen sel kahramanıUtnapiştim de Avrupa imgelerinde aynı şekilde algılandı. Yaşlı Charles Darwin’in fotoğraflarıda bir tür sakallı “Nuh” görünümündedir (o zamanın aydınları için bu tür sakalların sıradanolması bu yorumu etkilemez çünkü toplumsal bilinçaltı söz konusu – o zamanın aydınları belki de bilinçaltlarında farkında olmadan eski peygamberler gibi mutlak bilgi sunduklarınısanıyorlardı). Charles Darwin,[s. 49]  kendi zamanının dini algılarına meydan okuyan kitaplarını yazmadan önce bilgi temelleriniuzak ülkelere gerçekleştirdiği yolculuklarda atmıştı. Avrupa toplumları da bilinçaltındanyaşam ve ölüm hakkında gerçekleri uzak adaya gitmiş “Nuh” görünümlü Darwin’denöğrenmiş oldu. Gılgamış da uzak ülkelere gitti ve ölüm hakkındaki gerçekleri “Nuh” olanUtnapiştim’den öğrendi. Aslında Darwin hem bir “Nuh” hem de bir “Gılgamış” sayılabilirdi,çünkü nasıl ki Gılgamış gerçeği bulmak için uzaklara gitti, Darwin de gençken uzak yerleregitti ve bazı gerçekler öğrendi. Yaşlıyken de “Nuh” gibi oldu ve toplum bilinçaltındaölümsüzlüğün olmadığını öğretti.Gılgamış Destanı’ndan sonra destan ve mitoloji metinleri keşfedildi ama Gılgamış’ınölümsüzlük elde etme mücadelesi her zaman fazlasıyla ilgi çekti. Gılgamış’ın ilk keşfedildiğizamandaki toplumsal bilinçaltı tam olarak sorgulanmamıştır ve izleri günümüz tariharaştırmalarında bile görülmektedir. Böylece Gılgamış’ın ölümsüzlük ardında koşan bir insanolduğu varsayımı bazı konularda yeteri kadar irdelenmemiştir.Günümüz edebiyatında da Gılgamış kaçınılmaz olarak yer edinmiştir ve Avrupa uygarlığınınimgeleri bu alanda da etkili olmayı sürdürmektedir. Türk edebiyatında ise Arap ve Farsedebiyatları dışındaki eski uygarlıklardan okumalar yapma geleneği Cumhuriyet dönemindehız kazanmıştır (Halman 2010, xiv-xvi). Melih Cevdet Anday, eski Yunan mitolojisindenfaydalanarak çağdaş bir sentez ile  Kolları Bağlı Odysseus adlı felsefi destanı ve ardından“Truva Önünde Atlar” adlı şiiri ile bu alanda öncülük etmiştir.Melih Cevdet Anday, “Ölümsüzlük Ardında Gılgamış” şiirinin önsözünde bazı noktalaradikkat çekmiştir (Anday 1998, 65). Gılgamış, sonsuz yaşamı getirecek gençlik bitkisiniyitirdikten sonra bitkiyi Uruk’un yaşlılarına götüremediği için ağlamaya başlar (Gılgamış,Sümer ülkesindeki Uruk kentinin kralıdır). Ayrıca Gılgamış’ın ölüm korkusu da dostuEnkidu’nun ölümü üzerine başladı. Anday’a göre Gılgamış’ın ölümsüzlük tutkusu bir dostunuyitirmesinden kaynaklandı. Enkidu, yazgının simgesi olmuştu onun için, çünkü ölümlülüğükabul etmesi gerekirdi.Edebiyat her zaman bilimsel araştırmalar için görünmemiş pencereler açabilir. Rönesansdöneminde de edebiyatın ve genel olarak sanatın böyle bir etkisi oldu. Öyle anlar olabilir ki bilimsel araştırmalar belirli varsayımların dışına çıkamaz. Melih Cevdet Anday’ın dikkatçektiği noktalar da tarihsel Gılgamış çalışmaları için bir pencere açmaktadır. Gılgamış’ınölümsüzlük arayışında kendi bencil tutkuları dışında arkadaşı Enkidu ve hemşerileriUruk’lular için hissettiklerinin önemini vurguladı Anday. Bu vurgu aslında bencil sonsuzyaşam arzularını değil de farklı bir tür ölümsüzlük arayışını algılama yönünde bir adım olarak görülebilir. Açılan pencereden tarihçiler ve araştırmacılar bakıp yeni tarihi gerçekleri uzaktangörebilirler; yaklaşmak için ise tarihi kaynakların bu bakışla ayrıntılı incelenmesi gerekir. Bu pencereden uzaktan gördüklerimi paylaşmak istiyorum (ayrıntılı incelemeyi sonraya bırakmak zorundayım).Günümüzde yaygın olarak okutulan Gılgamış Destanı, aslında M.Ö. sekizinci ve yedinciyüzyıllarda gözden geçirilmiş Akkadca bir metine dayanmaktadır. Daha önce ise M.Ö. ikinci binyılın ilk yarılarına kadar inen farklı Akkadca kopyaları vardır. Onlardan önce deGılgamış’ın hayatı hakkında Sümerce öyküler bulunmaktadır. Bu öyküler Sümer’de aynıyazın çevrelerinde okutuldukları için bir bütün olarak Gılgamış’ın yaşamında yaptıkları olarak algılanırlardı.  Gılgamış Destanı’nı okuyanlar Gılgamış’ın üçte bir insan ve üçte iki tanrı 2 olarak tanıtıldığını hatırlayacaktır. Annesinin bir tanrıça (pek çok geleneğe göre tanrıçanın adı Ninsumun/Ninsun) olduğuna inanılırdı. Daha erken döneme tarihlenen Sümerce öykülerin birisine bakınca da Gılgamış’ın bu yarı insan yarı tanrı durumunun tanrıların bile kafasınıkarıştırdığını anlıyoruz. Günümüz uzmanlarının “Gılgamış’ın Ölümü” olarak adlandırdığı buöyküde 3 kahramanımızın Destan’dan da bildiğimiz eylemleri (Sümerce öykülerde ayrıntılardafarklılıklar var) özetlendikten sonra Sümer tanrıları aralarında yarı insan Gılgamış’ın annesitanrıça sayesinde ölümden kurtulup kurtulamayacağını tartışırlar. Gılgamış’ın yer altıdünyasında ölülerin ruhları arasından yüceltilmesine ve öteki yaşamda görev yapacak bir valive yargıç olmasına karar verirler (Gılgamış’ın Ölümü, Me-Turan kentinde bulunan F Parçası,23.-41. dizeler).Gılgamış eski çağda yarı insan yarı tanrı olarak algılanırdı. O yüzden de modern algılamalar dışında eski çağ insanlarının algıladığı “öteki” bir Gılgamış vardı. Ölümsüzlüğün ve ölümünardındaki bilinmeyenlere karşı insana umut ve teselli kaynağı olmuş bir Gılgamış. Eski çağdaölüm kabul edilirdi, ama ondan sonra olacaklar endişe konusuydu ağırlıklı olarak.Yer altı dünyasının yargıç tanrılarından birisi olan Gılgamış, geçirdiği ölüm deneyimi ile deinsanın dert yoldaşı olmuştu. Sümer kralları ve[s. 50]  sonraki Mezopotamya ve Yakın Doğu uygarlıkları da ölüm ve yaşam gibi varoluşsalsorunlarda dert ortakları Gılgamış’ı anarlardı ve onu terennüm ederlerdi; ölüme karşı cesaretkazanırlardı. Gılgamış yarı insan ve yarı tanrı olarak tanrıların eski Sümer ve Mezopotamyadini sistemi çerçevesinde insanlığa verdikleri bir ders ve bir nimet olarak algılanırdı.Gılgamış’ın yaşamı ve yer altı dünyasında edindiği ölümsüzlüğü, insanına değer verenyönetici modelini gösterirdi. Gılgamış, başkaları için ölümsüzlüğü aramıştı aslında, o bir yarıtanrı olarak insanların ölüm yazgısına ağlıyordu – Sümerce “Gılgamış’ın Ölümü” metni bundan da söz eder (örneğin Me-Turan kentinde bulunan F Parçası, 135.-142. dizeler).Gılgamış gibi güçlü yöneticiler için bile, dünyasal ölümsüzlüğün anahtarı başkalarınısevmekten geçiyordu. Başkaları için ölümsüzlük peşinden koşmaya başlayınca Gılgamış buölümsüzlüğü yakaladı. Kuşaklara aktarabileceği ve yargıç olarak kullanabileceği bilgeliğioluştu. Krallar ve halkları, yaşamdaki eylemleri için öteki yaşamda yargıçlardan biri olanGılgamış’ın adaletine güvenebilecekti. Topluma değer veren şair ve edebiyat adamı MelihCevdet Anday, topluma ve insana değer veren Gılgamış’ın izlerini alışık olduğumuz GılgamışDestanı uyarlamasında gördü. Destanın öncüleri olan Sümerce belgeler yardımıyla bu izleriincelemek olanağı bulunuyor.Melih Cevdet Anday, bir destanın konusundan ve zamanından soyutlanabilecek niteliktetartışmalı sorunlar içerdiğini belirtmişti (Anday 1998, 65). Buna katılmamak elde değil.Sümerce anlatıları dikkate aldığımızda şöyle bir soyutlama (yapılabilecek başkasoyutlamaların yanında) önerilebilir: kendinin değil de başkalarının iyiliğini istemek insanolmak demektir. Gılgamış’ın maceraları insanlık üzerine bir betimlemedir. Başkalarına karşı beslenen sevginin olmadığı bir yaşamın acısından ise bizi ne Gılgamış kurtarır, ne de dünyayısilip süpürecek bir sel, ne de ölümsüzlük. Başkalarının geleceği için yapılan hizmetler ise bir anlamda ölümsüzlüğün kapılarını açabilir, ama bu süreçte sevdiklerimizi yitirmenin acısı ilesavaşmak yazgımız olmayı sürdürecektir. Dipnotlar 1-   “Gılgamış” adı Akkadca belgelerde çoğunlukla Gilgameş diye okunmaktadır.Sümerce’de ise çoğunlukla  Bilgames okuması görünür. Modern dillere yapılançevirilerin hepsi ayrıntılarında eleştiriye açıktır ve bu kapsama okuyucularınulaşabileceği Gılgamış Destanı’nın Türkçe çevirilerini de almak gerekiyor. Yapılançeviriler arasında bknz. Bottéro 2005a ve Ramazanoğlu 1998.2-   Destan’daki “tanrı” sözcüğü (Akkadca ilum , Sümerce dingir  ) çok tanrılı Mezopotamyadinin bir kavramı olarak dünyada belirli egemenlik alanları olan ölümsüz ruhsalvarlıkları niteler. Semavi dinlerindeki Tanrı kavramı ile doğrudan bağlantılı değildir.3-   “Gılgamış’ın Ölümü” olarak adlandırılmış Sümerce öykü Mezopotamya’nın farklıyerlerinde farklı parça belgeler olarak bulunmuştur. Bu Sümer öyküsünün İngilizce bir çevirisini  Death of Bilgames adı altında Oxford Üniversitesi’nin Sümer edebiyatı belgeleri hakkındaki akademik internet sitesinde okumak mümkündür, bknz. Black vediğerleri 1998-2006. REFERANSLAR  Anday, Melih Cevdet; Ölümsüzlük Ardında Gılgamış. (Toplu Şiirleri II), İstanbul, Adamyay. 1998  Black, J. A., Cunningham, G., Ebeling, J., Flückiger-Hawker, E., Robson, E., Taylor, J.,Zólyomi, G.; The Electronic Text Corpus of Sumerian Literature [Elektronik Ortamda Sümer Edebiyatı Belgeleri], Oxford, Oxford Üniversitesi (http://etcsl.orinst.ox.ac.uk/). 1998–2006Bottéro, Jean, çev.; Gılgamış Destanı / Ölmek İstemeyen Büyük İnsan, çev. Orhan Suda,İstanbul, Yapı Kredi Kültür Sanat yay. 2005aBottéro, Jean, der.; Eski Yakındoğu: Sümer’den Kutsal Kitap’a, çev. Adnan Kâhiloğulları,Pınar Güzelyürek, Lale Arslan Özcan, Ankara, Dost Kitabevi yay. 2005bGeorge, Andrew; “The Epic of Gilgamesh” [Gılgamış Destanı], s. 1-12; The CambridgeCompanion to the Epic [Destan Yazın Türü hakkında Cambridge Rehber Kitabı]; der. Bates,Catherine, Cambridge, Cambridge Üniversitesi yay. (basım öncesi taslak için bknz.http://eprints.soas.ac.uk/8611/) 2010Halman, Talât S.; Eski Uygarlıkların Şiirleri,   İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür yay. 2010   Ramazanoğlu, Muzaffer, çev.; Gılgamış Destanı, M.E.B. Klasikleri, Cumhuriyet. 1998[s. 51]