Preview only show first 10 pages with watermark. For full document please download

Neşet Toku, Ilm-i Umran:ibn Haldun'da Toplum Bilimsel Düşünce - Murat Yeşiltaş

Neşet Toku, İlm-i Umran:İbn Haldun'da Toplum Bilimsel Düşünce - Murat YEŞİLTAŞ

   EMBED


Share

Transcript

  S osyal bilimlerde materyalizm ve idealizm tartışması, sosyaldünyayı oluşturan materyal vedüşünsel unsurlardan hangisininaslî olduğuna ilişkin ontolojik birtartışma üzerine kuruludur. Ma-teryalizm, toplumun temelinioluşturan aslî unsurun “doğa” ve“materyal unsurlar” olduğunuöne sürerken, düşünsel unsurlarıher zaman ikinci plana itmiştir.Sözkonusu bakış açısı iki önemlisoruyu zorunlu olarak gündemegetirmektedir. Sosyal dünya- ya/gerçekliğe ilişkin bilgimizidestekleme ve doğrulama nokta-sında dilimiz ve söylemlerimiz dı-şında, gerçekliği kendinden men-kul nesnel bir referans noktası varmıdır? İkincisi ise; nedensellik açıklamaları sunan ve sebep sonuçbağıntısı bulmaya gayret gösterendoğa bilimlerinin yöntemleri sos- yal araştırmalarda kullanılabilirmi? Modern sosyolojinin her ikisoruya da verdiği cevap farklı dü-zeylerde nüksetmekte ve ideolo- jik bilimin bir anlamda ortayasunmuş olduğu karışıklıktan ken-dini kurtaramamaktadır. Ancak İbn Haldun’un “ilm-i umran”dediği ve Neşet Toku’nun “gele-neksel toplumbilim” şeklinde ta-nımladığı çerçevede bu sorularaanlamlı cevaplar vermek her za-man olanaklıdır. Bu açıkça İbnHaldun’un ontolojik indirgeme-cilikten soyutlandığı anlamınagelmekte ve ilm-i umranın farklıparametrelerin içine dahil olduğuçok boyutlu bir toplumbilim or-taya çıkarmaktadır.Toku, çalışmasında İbn Hal-dun’un ilm-i umranının, modernsosyolojinin temel problematik alanlarını aşan daha âlemşümulbir alanı kapsadığını ifade ederek,onu bütün toplumları açıklayabi-lecek mahiyette modern olmayanbir toplumbilim olarak tanımlaya-bileceğimiz iddiasıyla yola çık-maktadır. İbn Haldun’un kenditabiriyle ilm-i umrana yönelik dü-şüncelerinin irdelenmeye çalışıldı-ğı ve modern toplumbilim/sos- yoloji ile mukayese edildiği bu ça-lışma, ilm-i umran ve sosyolojinintemel problematik alanlarını orta- DÎVÂN İlmî Araştırmalarsy. 21 (2006/2), s. 179-188 179 Murat YEfi‹LTAfi Neşet Toku İlm-i Umran: İbn Haldun’da Toplum Bilimsel Düşünce   Akçağ Yayınları, Ankara 2002, 160 s. KİTAP DEĞERLENDİRMESİ   ya çıkarmak, ardından da iki para-digma kurucu ilmi mukayeseederek, ideolojik olmayan birtoplumbilimin imkanını sorgula-mayı kendine hedef edinmekte-dir. Bu anlamda Toku’nun eserboyunca asıl kaygısı, İbn Hal-dun’un ilm-i umranının bir bü-tün olarak toplumsal değişimiaçıklamadaki çok boyutluluğunuortaya çıkarmaya yöneliktir.Sosyolojinin ortaya çıkışını vebugünkü problematik alanlarını,modern dünyayı meydana getir-miş olan dinamikler ve değişme-ler bağlamında değerlendirmek zorunludur. Zira sosyoloji mo-dern toplumu betimleme ve açık-lama yönünde sistematik bir ça-badır. Genel olarak değerlendiril-diğinde sosyolojinin kendi top-lumlarını tanımlamalarının bir yolu olarak öncelikle ne olmadık-larını açıklamaya çalışmaları, ben ve ötekinin kurumsallaşmasınaneden olmakta, bu da önceliklegeleneksel ile geleneksel olmayanarasında bir mukayeseyi zorunlukılmaktadır. Ancak gelenek ta-nımlamasının modern toplumdabir değerler bütünü olarak anla-şılması, modern olmayan top-lumsal pratiklerin pejoratif bir bi-çimde nitelenerek, geleneğinüreteceği alternatiflerin de böyle-ce ortadan kaldırılmasına veyagörmezden gelinmesine yol aç-maktadır. Toku, öncelikle sözko-nusu kavramsallaştırmanın eksik-liği üzerine yoğunlaşmakta ve ge-lenek ile modernite arasında birbağ kurmaktadır. Gelenek bu ba-kımdan bir toplumda bilginin,ahlakın, hukukun ve siyasetin de-ğişmez kaynağı olarak anlaşıl-makta ve geleneksel özselliğinfarklı zaman ve mekanlarda daimîtezahürünü ifade etmektedir. Ge-lenek, tarihten devşirilen edilgenbir unsur değil, aksine kendindenmenkul tarih yapıcı bir yapıya sa-hip olması bakımından toplumunkuruluşunu ifade etmektedir. Bubakımdan da gelenek yapısal ola-rak tarihsel bir mirastır. To-ku’nun ifadesiyle, “gelenek yük-sek olanı aşağı olana ve geçmişigeleceğe bağlayan bir silsile mey-dana getirir.” Bu bakımdan za-man ve mekan boyutlarında fark-lı formlar içeren gelenek, tekil vedoğrusal bir tarihî süreç anlamınagelmemekte, bilakis döngüsel birtarih anlayışını benimsemektedir.Gelenek, öncelikle tek bir top-lumsal formda, tek bir tarihsel sü-reci ifade etmemektedir. Zira me-sela Hıristiyan, İslam ve Hint ge-leneklerinden söz edildiğinde,kastedilen şey, toplumsal pratikle-rin farklı zaman ve mekanlardafarklı formlarda tezahür edebile-ceği ve dolayısıyla da geleneğintek bir coğrafî mekan ve toplumahasredilemeyeceğidir. Tekil ol-mayan bir gelenek yaklaşımı,içinde barındırdığı formlarınfarklılığından ötürü aynı zaman-da çoğulcu olana tekabül edentoplumsal bir pratiktir.Toku’ya göre modernite ise ge-leneğe nispetle apayrı bir toplum- DÎVÂN2006/2 180 Murat YEfi‹LTAfi  sal pratiği ifade etmektedir. Bubakımdan modernitenin ayırtedici unsuru, geleneğe karşı du-ruşu ve geleneksel olmama özel-liği ile kendini tanımlamasıdır. O,her şeyden önce, kendisini her-hangi bir kutsal öğretiye uygunolarak örgütlemeyen sosyal yapı- ya tekabül eder. Bundan dolayısekülerdir, rasyoneldir ve ilerle-meye ilişkin toplumsal bir formuifade etmektedir. Bu aynı zaman-da modernitenin epistemolojik olarak gelenekten kopmasını ifa-de eder ve kutsal olanı analiz dışıbırakır. Modernitenin ekonomik alandaki ifadesi kapitalizm ikenkültürel olarak ise seküler ve ras- yonel yaşama biçimini tanımla-maktadır. Bu bakımdan moderndünyada insan, eşref-i mahlukatolmaktan çıkmış ve onuru kendi-sinden menkul bireye dönüşmüş-tür. Toku, eleştirel okulun enönemli kritiği olan moderniteningelenekten kopuşuyla birlikte bi-reyin değerini meta düzeyine in-dirmesi ve bireyin “şey”leştiril-mesine yönelik bakış açısına dakatılmaktadır. Toku’nun ifadesiy-le modernite ile birlikte akıl, din-sel etki ve geleneksel bağlardan yalıtılarak hakikatin ölçütü halinegelmiş, hayata dair doğru bilgi-nin nerede, nasıl araştırılacağı so-rularının cevabını veren bir yapı- ya, kısacası hayatın kılavuzluğunasoyunmuştur. Moderniten gelenekten ayrılışı-nı ifade eden epistemolojik, eko-nomik ve kültürel kopuş, aynı za-manda sosyolojinin kendini bueksende konumlandırmasıyla so-nuçlandığını ifade eden Toku,sözkonusu kopuşun bir sonucuolarak doğa bilimlerinin başarıla-rına benzer bir şekilde aynı yöne-limlerin bu defa toplumu betimle-meye, açıklamaya ve belli bir dü-zen getirmeye uğraşarak kontroletmeye çalışan sosyolojiye dönüş-tüğüne ve buna da “toplumbi-lim” adı verildiğini belirtmekte-dir. Toku’ya göre sosyolojini iddi-ası şudur: Toplumsal davranış, ev-rendeki diğer faaliyetlerin sadecedeğişik bir formudur ve aynı epis-temolojik hakikate tâbidir. Bu yaklaşımın en rafine edilmiş şekli-nin sosyolojinin isim babası ve ku-rucusu olarak kabul edilen Au-guste Comte’da görüldüğünü ifa-de eden Toku, Comte’un sosyo-lojiyi üç varsayım üzerine kurdu-ğunu belirtmektedir: (1) Pozitif temelli Batı Avrupa sanayi toplu-mu örnek bir niteliğe sahiptir vebütün insanlığın toplumu halinegelecektir. (2) Doğa alanında po-zitif düşünüldüğüne göre toplumalnında da başka türlü düşünüle-mez. (3) Doğa bilimlerinde başa-rılı olan pozitif yöntem, sosyoloji-nin de yöntemidir. İnsanlık tarihi,pozitif düşüncenin ilerlemesi ola-rak düşüncenin tarihidir. Bu tür bir yaklaşım sosyolojideçok yaygın ise de Toku’ya görebirtakım problemleri de içindebarındırmaktadır. Zira Toku, me-todolojik olarak nedensellik üze-rine kurulu bir sürecin sosyoloji 181 ‹lm-i Umran: ‹bn Haldun’da Toplum Bilimsel Düflünce  DÎVÂN2006/2  için geçerli olabileceğini, ancak insanı, yani toplumu incelemekonusu yapmak bakımından, fizi-kî dünyadaki olayları konu yap-maktan oldukça farklı olduğunubelirtmektedir. Toku’nun, dik-katli bir şekilde incelendiğinde,aslında sosyolojin genel olarak enkatı yorumunu eleştiri noktasıolarak seçmiş olduğu görülecek-tir. Modernitenin ürettiği sosyo-lojik düşünme kalıplarını bir eleş-tiri noktası olarak seçmek bugüniçeriden yapılan ve pozitivist ol-mayan eleştirileri bu bakımdananlamsızlaştırma riski taşımakta-dır. Toku, genel olarak sosyoloji-nin karakteristik özelliklerini iseşu şekilde sıralamaktadır: Sosyo-loji, mekanik doğa bilimleri örne-ğine göre örgütlenmiş bir bilimolma iddiasındadır. Sosyoloji, do-ğa bilimlerinin doğaya egemenolmayı sağlamalarına benzer birşekilde, aynı yönetmeleri toplu-ma teşmil ederek topluma ege-men olmayı sağlama amacında-dır. Bu özellikler Toku için sos- yolojinin genelini tarif eden bir yaklaşım olarak anlaşılmakta, buda tek tip bir disiplin algısını or-taya çıkarmaktadır. Bu bakımdansözkonusu tek tiplilik toplumsal yapıyı ve toplumsal değişmeyiaçıklama içindeki bilim adamınıbunların dışına çıkacak bir meto-doloji benimsemesinin imkanınısınırlayan bir yaklaşımı gündemegetirmektedir. Öte yandan böylebir bakış açısı, sosyolojik düşün-menin sınırlarını daraltmakta,metodolojik bir indirgemeciliğimeşrulaştırmaktadır. Sanki birtoplumsal olguyu açıklamak iste- yen bilim adamının pozitivist bir yöntem kullanmaması halindesosyolojik bir analiz yapamayaca-ğı/yapmayacağı yargısını güçlen-dirmektedir. Bu bakımdan Toku,postmodern ve postyapısalcı yak-laşımları sosyolojik çözümleme-nin dışına itme riskiyle karşı karşı- yadır. İlm-i Umran:Geleneksel Toplumbilim Genel olarak sosyolojinin temelözelliklerini belirten ve gelenek ile modernite arasında bir bağkurmanın gerekliliğini öne sürenToku, ardından ilm-i umranın neolduğu üzerinde yoğunlaşmakta-dır. Ona göre İbn Haldun’un te-mel amacı, doğrudan doğruyaiçerisinde yaşadığı toplumun birbetimlemesini ve açıklamasını yapmak değildi. Esas itibarıylaonun yapmak istediği şey; insan-ların ve toplumların yaşama bi-çimlerinin nasıl değiştiğinin, yer- yüzünün nasıl imar edildiğinin,devletlerin nasıl kurulup geliştiği-nin ve niçin yıkılmaya ve yok ol-maya maruz kaldıklarının tespiti yoluyla tarihin bir açıklamasını yapmaktı. İbn Haldun’un tarihinaçıklanması için öngördüğü şey aynı zamanda toplumun açıklan-masını da içermektedir. Onuniçin gerçek tarihçilik, olayların sa-dece zahirî yönleriyle ele alındığıhikaye tarzından ziyade, olayların DÎVÂN2006/2 182 Murat YEfi‹LTAfi  meydana geliş sebeplerine top-lumsal yapının ve toplumsal ha- yatın da dahil edildiği bir umran  ıifade etmektedir. Sözkonusu sü-reç aynı zamanda İbn Halduniçin objektifliğin de ölçütüdür.İbn Haldun’un üzerinde ısrarladurduğu bir başka nokta ise tari-he yönelik bilginin sadece geçmi-şe ait rivayetlerden ibaretmiş gibideğerlendirilmesi durumunda,tarih ilminin kurulamayacağıdır.Ona göre ilmî bir tarihin kurula-bilmesi, toplumsal yapının birbütün olarak değerlendirilip ölçüalınmasına bağlıdır. Bu anlamdatoplumsal ve tarihsel sürecin bir-liğini ilk defa gündeme getirenİbn Haldun olmuştur. Toku, İbnHaldun’un tarih yazımıyla ilgiliolarak teklif ettiği şeyin, bugünküanlamda toplumsal tarihten başkabir şey olamadığını, ancak onuntoplumsal tarih anlayışının, mo-dern düşüncenin bir ürünü ola-rak tarih felsefesi bağlamında ile-ri sürülen toplumsal tarih anlayı-şıyla aynileştirilemeyeceğini vur-gulamaktadır. İbn Haldun’un ta-rihsel ilginin ölçütü olarak gör-düğü umran  , bir bütün olarak toplumsal yapıya, yani toplumsalilişkiler alanının, kurumların ye-kûnuna karşılık gelmektedir. Onagöre, tarihsel bilginin doğrulu-ğunu veya yanlışlığının incelen-mesi hususunda en emin yöntembudur. Sözkonusu yeni yöntemile birlikte tarih ilminin tenkit veta‘lil (dedüksiyon) yöntemi üze-rine bina edilmesi gerektiğini vurgulayan ilk tarihçi de bu ba-kımdan İbn Haldun’dur.Tarih ilmini, toplumsal tariholarak değerlendiren İbn Hal-dun, insanî-toplumsal eylemlersürecini anlamada noktasında ta-rihi de toplumsal düzeyde ele al-makta ve döngüsel bir süreç ola-rak değerlendirmektedir. İbnHaldun’un bu tarih yorumu, sos- yolojinin evrensel çizgisel ilerle-me yorumun aksine, döngüsel ta-rih şeklindedir. Her toplum ken-di toplumsal bağlamında ilerliyorise de bu ilerleme, sonu belirsiz ve evrensel çizgisel bir yöne doğ-ru değil, kurulacak olan devletin yozlaşacağı mukadder bir sonadoğrudur. Dolayısıyla böyle birilerleme nihaî bir ilerleme değil,mukayyet bir ilerlemedir. Toku,bu farkın İbn Haldun’un ideolo- jik bir tavır takınmaksızın tarih il-miyle uğraşmaya çalıştığının birgöstergesi olarak anlaşılması ge-rektiğini ifade etmektedir.İbn Haldun, icat ettiği kendi yönteminin, tarihe yönelik yenibir yöntem ve yeni bir ölçüt ol-manın ötesinde yeni bir bilim ol-duğunun da farkındadır. Sözko-nusu bilimin konusu umran  , ya-ni bir bütün olarak toplumsal ya-pı, problemleri, umran  ın tabiatıtarafından kaynaklanan haller,metodu tecrübî ispat ve gayesi detarihî rivayetlerle doğruyu, yanlış ve düzmece olanlardan ayırt ede-cek bir ölçü bulmak olan ilm-iumrandır. Bu bakış açısı İbn Hal-dun’a göre, tarih ilminin ölçüsü, 183 ‹lm-i Umran: ‹bn Haldun’da Toplum Bilimsel Düflünce  DÎVÂN2006/2