Preview only show first 10 pages with watermark. For full document please download

Osmanli Devlet Törenlerinin Topkapi Sarayi Ndan Dolmabahçe Sarayi Na Intikali * Dündar Alikiliç

OSMANLI DEVLET TÖRENLERİNİN TOPKAPI SARAYI NDAN DOLMABAHÇE SARAYI NA İNTİKALİ * Dündar ALİKILIÇ Özet: Osmanlı düşünce yapısını ve devlet anlayışındaki incelikleri yansıtan en güzel örnekler, teşrifat usulleridir.

   EMBED

  • Rating

  • Date

    May 2018
  • Size

    337.9KB
  • Views

    6,238
  • Categories


Share

Transcript

OSMANLI DEVLET TÖRENLERİNİN TOPKAPI SARAYI NDAN DOLMABAHÇE SARAYI NA İNTİKALİ * Dündar ALİKILIÇ Özet: Osmanlı düşünce yapısını ve devlet anlayışındaki incelikleri yansıtan en güzel örnekler, teşrifat usulleridir. İçte ve dışta devletin büyüklüğünü göstermek ve onu en iyi şekilde temsil etmek için teşekkül ettirilen teşrifatçılık, diğer manasıyla tören geleneği, Osmanlı Devleti nin yıkılışına kadar önemini korumuştur. Törenlerin devlet ve toplum hayatında önemli bir yer tuttuğu bilinmektedir. Saray ise Türk devletleri yapısında hâkimiyetin sembolü olmuştur. Bundan dolayı sarayda cereyan eden törenler en görkemli törenler olmuştur. Osmanlı sarayının Topkapı Sarayı ndan Dolmabahçe Sarayı na intikalinde ise devlet törenlerinin pek çoğu sürdürülmüş olmasına rağmen zamanla icra değişikliklerine uğramıştır. Törenler, bir toplumun sosyo- kültürel hayatında önemli olan olayları ve günleri anmak veya kutlamak için hazırlanan ve yapılan toplantılardır. Dolayısıyla siyasî tarih kadar, sanat ve kültür açısından da önemli olup, biçimleri ve nitelikleri bakımından kendi çağlarına ışık tutmaktadırlar. Toplantı ve merasimler, devletlerin ve toplulukların karakteristik yapılarının ortaya konulduğu etkinliklerden olup devletlerin siyasî, ekonomik ve sosyal kudretleri ile orantılı biçimde organize edilmiştir. Tarihte diğer devletlerde olduğu gibi, Osmanlı Devleti nin kültür tarihi içinde de törenler, hem içerik hem de şekil bakımından önemli bir yere sahiptir. Osmanlı Sarayı, İstanbul un fethinden sonra, Fatih Sultan Mehmed tarafından kurulan Yeni Saray la (Topkapı Sarayı) birlikte kurumsallaşarak gelişmiştir. Saray, padişahın yaşadığı alan olmakla birlikte devletin de idare merkeziydi. Burada gündelik resmî işlerin yanı sıra, özel hayat da belli bir teşrifat çerçevesinde devam ederdi. Devlet idarî merkezinin Topkapı Sarayı ndan Beşiktaş Sahil Saray-ı Hümayunu na (Dolmabahçe Sarayı) geçmesiyle birlikte saray protokolünde bazı değişiklikler meydana gelmiştir. Bu değişiklikler, hem saray- mekân açısından hem de güç- kuvvet açısından olmuştur yılında Sultan Abdülmecid döneminde açılan Dolmabahçe Sarayı, Halife Abdülmecid Efendi nin buradan ayrıldığı tarihe kadar (1924) geçen altmış sekiz yılın otuz beşinde kullanılmış 1, kısmen de olsa Osmanlının son altı padişahına ve son halifeye mekân olmuştur. Osmanlı resmî törenleri içerisinde en önemlisi, Osmanlı Devleti nin yapısına ve iktidar anlayışına işaret eden cülus törenleridir. 2 Hükümdarın cülusu ve ona biat işlemleri *Yrd. Doç. Dr. Atatürk Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü Arşivcilik Anabilim Dalı Erzurum (İletişim: 1 Metin Sözen, Dolmabahçe Sarayı DİA IX, İstanbul 1994, s Dündar Alikılıç, XVII. Yüzyıl Osmanlı Saray Teşrifatı ve Törenleri, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2002, s. 26 kültürel, politik ve protokol bakımlarından değerlendirilebilir. Birinin yöneticiliğini benimsemek anlamında kullanılan biat, cülusun tamamlayıcı unsuru olup, hükümdara yapılan sadakat ve itaatin göstergesidir. Osmanlı Devleti nde cülus merasimi yaptıran ilk padişah II. Murad dır. İstanbul un fethinden sonra bu merasim, kanunnamelerle belirlenerek Topkapı Sarayı nda Bâbüssaâde önünde yapılmaya başlanmıştır. Topkapı Sarayı nda cülus ve bayram gibi herkesin katıldığı törenlerde, taht Hazine Odası ndan çıkarılıp Bâbüssaâde önüne kuruluyor, tören Bâbüsselâm ve Bâbüssaâde arasındaki Alay Meydanı denilen ikinci avluda yapılıyordu. Cüluslarda tahta çıkacak olan padişah, önce Hırka-i Saadet Dairesi ne gider, iki rekât namaz kılıp, dua eder 3 ve Has Odalıların biatlarını kabul ettikten sonra cülus töreni için dışarı çıkardı. 4 XIX. yüzyılın ikinci yarısından XX. yüzyıla kadar icra edilen cülus törenlerinde klasik dönemin geleneği olan Hırka-i Şerif ziyareti ve tahta oturup saray ve devlet erkânının biatını kabul etme ritüelinden sonra merasimler, Dolmabahçe Sarayı nda devam ederdi. Dolmabahçe Sarayı nda ilk cülus merasimi Sultan Abdülaziz için yapılmıştır. Sultan Abdüaziz in ilk saltanat yıldönümünde Fuat Paşa marifetiyle Osmanlı sultanının cülus ve veladet günlerinin umumi bir tebrik töreniyle resmen kutlanması kararlaştırılmış, böylece yabancı elçilerin ve Osmanlı tebaası dinî liderler ve erkânın da törenlere katılması sağlanmıştı. 5 Sultan II. Abdülhamid in biat törenine katılacakların kapsamı iyice genişletildi. Sultan Abdülhamid, önce Topkapı Sarayı daha sonra da Dolmabahçe Sarayı nda devam eden biat töreninde tahttan hiç kalkmadan tarikat şeyhlerinin, ilmiyeden ve binbaşı rütbesine kadar berriye ve bahriyeden olanlar ile mülkiyeden rütbe-i saniye ye kadar olanların biatlarını kabul etti. Eski cüluslarda gayrimüslim cemaat reisleri cülustan birkaç gün sonra tebriklerini sunmak için saraya gelip huzura çıkardı. Sultan Abdülhamid in cülusunda ise gayrimüslim cemaat reisleri biatın bir parçası sayılabilecek şekilde Dolmabahçe Saray ındaki bu törene ilk kez katıldıkları görülmektedir. Ayrıca yine ilk kez Dersaadet teki banka direktörleri ile yerli ve yabancı bankerlerden de biat alındı. 6 Sultan Abdülhamid in biat töreni, böylece kozmopolit hale gelen ilk tören oldu. Yeni sultanın cülusu, Hariciye Nezareti tarafından resmen kendilerine bildirildi, daha sonra huzura çıkarak tebriklerini sundular. Yeni sultanın cülusundan sonra saray bendegânı yeniden tayin edilirken, Valide Sultan da törenle saraya taşınır, burada yeni sultan tarafından karşılanırdı. 7 Topkapı Sarayı devamlı oturulan sarayken, yeni sultan tahta çıktığında eski sultanın validesi ile onun erkânı Bayezid deki Eski Saraya gönderilirdi. 8 Saray Dolmabahçe ye taşınınca, Topkapı Sarayı aynı amaçla kullanılmaya başlandı. Osmanlı saray törenlerinin en önemlisi olan cülus töreninin tamamlanabilmesi için gerekli olan başka bir tören Taklid-i Seyf denilen Kılıç Kuşanma Merasimi idi. Kılıç Kuşanma ve Kılıç Alayı, Osmanlı padişahlarının hükümdar oluşlarıyla ilgili cülus ve biat 3 BOA. C.SM( Cevdet- Saray) Nr Aziz Berker, Teşrifatî Naim Efendi Tarihi TV. II/ 8, Ankara 1942, s Hakan T. Karateke, Osmanlı Devletinin Son Yüzyılında Merasimler, İstanbul 2004, s Basiret, 18 Şa ban 1293/ 7 Eylül Eremya Çelebi Kömürciyan, XVII. Asırda İstanbul, İstanbul 1998, s Hans George Majer, The Harem of MustafaII ( ) Osmanlı Araştırmaları XII, İstanbul 1992, s.441; Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî II, ( haz. Mehmet İpşirli) Ankara 1999, s. 436 gibi törenlerin son halkasını teşkil ettiğinden, çoğunlukla tahta oturduklarının ikinci ile yedinci günü arasında yapılırdı. 9 Bu âdet ve anane bazı İslâm devletlerinde olduğu gibi Osmanlılarda da, bilhassa XVII. yüzyıldan itibaren kanun olduğundan saltanatın sonuna kadar devam etmiştir. İstanbul daki Kılıç Kuşanma törenlerinin şekillenmesinde Fatih Sultan Mehmed in büyük rolü vardır. İstanbul un fethinde keşfedilen Ebâ Eyyüb El- Ensarî nin kabri üzerine bir türbe ve yanına da bir cami yaptırıldıktan sonra, teberrüken burada hocası Akşemseddin tarafından kendisine kılıç kuşatılmıştır. Bundan sonra Osmanlı sultanlarının Ebâ Eyyüb El- Ensarî nin türbesinde kılıç kuşanmaları bir kanun ve kaide haline gelmiştir. 10 Padişahlar kılıç kuşanmaya kara yoluyla gittikleri gibi deniz yoluyla da giderlerdi. Deniz yoluyla gidilmişse kara yoluyla dönülürdü. 19. yüzyılın ortasında saray Dolmabahçe ye taşınınca, kara güzergâhının sapa kalması yüzünden Eyüp e hep denizden gidildi. Dönüşte de yine eskisi gibi Topkapı Sarayı na kadar karadan gidiliyor, oradan tekrar denizden Dolmabahçe Sarayı na geçiliyordu. Bu törende İstanbul halkının padişahı görmesi önemli bir olaydı. Deniz yoluyla dönüşte, gemilerden top atılmak suretiyle Kılıç Kuşanma merasimine iştirak edilmiş olunurdu. 11 Denizden gidişlerde padişahın saltanat kayığına binmesi âdet iken sadece Sultan Mehmed Reşad Dolmabahçe den Eyüp e kadarki deniz yolunu vapurla kat etmiştir. 12 Sultan Vahideddin in töreninde de şehzadeler ve damatlar sarayda toplanıp Söğütlü vapuruyla Eyüp e doğru yola çıkmış, padişah iki yaveriyle beraber on çifte saltanat kayığı ile Eyüp e gitmeyi tercih etmişti. Sultan II. Abdülhamid in kılıç kuşanmasının ise son devrin en ihtişamlı törenlerinden biri olduğu söylenebilir. Sultan Abdülhamid Dolmabahçe Sarayı ndan yola çıktığı saray önünden yedi pare top atışı ile bildirilince, önce Sarayburnu ndaki bir gemiden ve daha sonra Haliç te dizilmiş Osmanlı vapurları ile Avusturya, Almanya ve Fransa bandıralı gemilerden de top atışları başlamıştı. 13 Sultan Abdülmecid ile başlayan sefirler saltanatının Kılıç Alayı na da bir yenilik getirdiği görülmektedir. Dersaadet teki bütün sefirler ve maslahatgüzarlar madamları ve taallükatlarıyla beraber, davetiyeyle geldikleri tören için nazırlardan ve diğer araba sahiplerinden ödünç alınan iki ve dört atlı arabalarla iskelede karşılanıyor, kendileri için kurulan özel çadırda yemeklerini yedikten sonra, alayı seyredebilecekleri tribünlerde yerlerini alıyorlardı. 14 Osmanlı Devlet törenlerinin en önemlilerinden biri de elçi kabulüydü. Osmanlı Devleti, ülkeler arası ilişkilerde ilk kez XVII. yüzyılda daimi elçi bulundurmuştur. Elçiliklerin Beyoğlu yakasına yerleşmeleri ise, yılları arasında olmuştur. 15 Doğudan Buhara, Hindistan ve özellikle İran dan gelen elçiler Üsküdar da 16, karayolu ile 9 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, Ankara 1988, s Silahdâr Fındıklılı Mehmed Ağa, Silahdâr Tarihi II, İstanbul 1928, s.579; BOA. C.SM, Nr Aziz Berker, Teşrifatî Naim Efendi Tarihi TV II/8, Ankara 1942, s Sâfiye Ünüvar, Saray Hâtıralarım, İstanbul 2000, s Hakan T. Karateke, Osmanlı Devletinin Son Yüzyılında Merasimler, s BOA. C.SM. Nr Robert Montran, XVI. Ve XVII. Yüzyıllarda İstanbul da Gündelik Hayat ( çev. Mehmet Ali Kılıçbay) İstanbul 1991, s Metin And, Elçilikler ve Elçiler HTM III, İstanbul 1970, s. 38 gelen Osmanlı sınırına girdikleri yerde, gemiyle gelenler sultan adına divan-ı hümayun tercümanı tarafından Kal a-i Sultaniyye de (Çanakkale) karşılanırdı. 17 Elçinin büyük ve orta elçi oluşuna göre kabul merasimi değişirdi. Topkapı Sarayı ndan Dolmabahçe Sarayı na intikal eden törenlerde olduğu gibi, elçi kabulünde de farklılaşma gözlenir. Büyükelçiler eğer Dolmabahçe Sarayı na arabayla gelirlerse, saltanat kapısından içerideki binek taşına kadar girebilirlerdi. Elçi eğer denizden gelirse, deniz tarafındaki ana kapıdan saray bahçesine girerdi. Burada elçiye bir bölük asker ile bir bando selâm durur, elçinin devlet marşı çalınırdı. Büyükelçi sarayın içinde kendisini karşılayan hademe-i hassa ile yaverân tarafından hiç bekletilmeden huzura alınırdı. Elçinin padişahla görüşmesi sırasında odada serkarîn, mabeyn başkâtibi, diğer mabeynci ve kâtiblerin bir kısmı ile hariciye nazırı ve teşrifatçısı, divan-ı hümayun tercümanı (daha sonraları teşrifat-ı umumiye nazırı) büyük üniformalarıyla hazır bulunurlardı. Elçi daha önce metnini teslim ettiği nutkunu irad eder, nutuk bizzat hariciye nazırı tarafından padişaha tercüme edilirdi. Bunun üzerine elçi itimatnamesini padişaha takdim eder ve padişah da teşrifatçı beye verirdi. Bu sefer hünkâr elçiye cevaben bir konuşma yapar, bu nutuk da yine nazır paşa tarafından elçiye tercüme edilirdi. Bunun üzerine elçi, sultandan alacağı izin üzerine maiyetini takdim ederdi. Padişah, kabul merasiminin bittiğini bir iki adım geri çekilerek belli eder, elçi ve maiyeti huzuru terk ederlerdi. Sultan Abdülaziz döneminden itibaren elçilerin topluca huzura gelip bir vesile ile de padişahın yeni yılını tebrik etmeleri görülmüştür. Bu kabullere elçiler sefaret mensuplarıyla beraber gelebiliyorlardı. Kabul sırasında en kıdemli elçinin sultanı tebrik için yapacağı konuşmanın metni daha önceden gayri resmi olarak mabeyne gönderilirdi. Tebrik günü arabalarıyla Dolmabahçe ye gelen büyükelçiler saray bahçesindeki binek taşına kadar gelebiliyor, diğerleri kapının önünde arabalarından iniyorlardı. Kahve ve sigara ikramından sonra, divanhanenin sol tarafında kıdemlerine göre elçiler, sol tarafında mabeyn kâtibleri, mabeyn müşiri, serkurenâ ve yaverân yerlerini alıyor, sonra hünkâr yanında sadrazam, hariciye nazırı ve divan tercümanı olduğu halde salona giriyordu. Padişah kıdemli elçinin nutkuna cevaben bir konuşma yapıyor ve daha sonra her elçinin tek tek hatırını sorduktan sonra salondan çıkıyordu. 18 Aynı vesile ile Sultan Abdülhamid in huzurunda yapılan törende, bütün vekiller, elçiler ve cemaat reisleri tebrike gelirdi. Sultan Mehmed Reşad zamanında büyük ve orta elçilerin itimatname teslimleri için huzura kabulleri bir nizamnameyle tespit edildi. Bu nizamnameye göre elçi önce Hariciye Nezareti ne başvuracak, sonucuna göre davranılacaktı. Eğer elçi kabul edilecekse, sefaretten teşrifat muavini ve bir diğer teşrifat memuru tarafından alınacak, önünde ve arkasında hassa alayı çavuşlarından ikişer süvari olduğu halde dört atlı saray arabasıyla saraya getirilecekti. Alay Dolmabahçe Sarayı nın büyük kapısında bir bölük hassa askeri tarafından karşılanacak, bu arada mızıka elçinin devlet marşını çalacaktı. Teşrifat muavini ile memuru, elçi ile maiyetine saraya kadar eşlik edecekler, kendileri alt katta hademe-i hassa ve ardından birinci katta teşrifat müdir-i umumisi tarafından karşılanıp kabul salonuna alınacaklardı. Padişahtan çıkan izin üzerine elçi ile tercümanı huzura girecekler, Hariciye Nazırı kendisini padişaha takdim edecekti. Elçi itimatnamesini teslim ettikten sonra, yine alacağı izin üzerine maiyetini takdim edecek, ancak huzurdan çıktıktan sonra, 17 Defter-i Teşrifat, İÜ. TY.8894, s. 35; BOA. BEO. Sadaret Defteri 367, s Defter-i Teşrifât, s. 57 Süferâ Salonu na geçilecek ve burada dinlenecekti. Orta elçilerin kabulü de, sefarethaneden iki atlı arabayla alınmak gibi teşrifat farkları dışında aynı idi. 19 Padişahın yabancı elçilerle görüşmeleri, üst katta Süferâ Salonu na deniz tarafından bitişik büyük bir odada yapılmaktaydı. İmparatorluğun ihtişamının olabildiğine verilmeye çalışıldığı son derece süslü olan bu oda, tezyinat ve teşrifinde kullanılan kırmızı renkten dolayı Kırmızı Salon olarak anılmaktaydı. 20 Osmanlı sarayında cülus tebriklerinden sonra en ehemmiyetli merasim Ramazan (İyd-i fıtır) ve Kurban (İyd-i edhâ) bayramlarında yapılan tebrikler idi. 21 Muayede Töreni ya da Bayram Alayı program bakımından XV. yüzyıl sonlarından XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar hiç değişikliğe uğramadan uygulanmıştır. 22 Fakat padişahın Dolmabahçe Sarayı na taşınmasıyla pek çok törende olduğu gibi Muayede törenlerinde de değişiklik olmuştur. Müslümanların halifesi olan padişahlar ve harem halkı, bayram tebriklerinde son derece titizlik gösterirlerdi. Dolayısıyla bayramdan bir hafta önce haremde bir hareketlilik başlar, daireler temizlenir, yeniden döşenir, yeni elbiseler, giyecekler ve takımlar alınırdı. 23 Sultan Abdülmecid Dolmabahçe Sarayı na taşındıktan sonra bayram merasimlerinin icra yeri değişmemiştir ye kadar Topkapı Sarayı nda büyük bayramlaşmanın yapıldığı yer hala Bâbüssaade nin önü ve Sultan Ahmed Camii de bayram namazının kılındığı camiydi den sonra artık muayede törenlerinin mekânı Dolmabahçe Sarayı, bayram namazı için tercih edilen cami ise saraya yakın camilerden biri oldu. Son dönemlerde bayram namazı genellikle Beşiktaş taki Sinan Paşa Camii nde kılınırdı. Törenler Dolmabahçe Sarayı na taşınınca ilk yıllarda buraya yabancı seyirci alınmadı. Fakat sonraki yıllarda muayede salonunun üst tarafındaki localardan biri elçilere ve diğer önemli misafirlere tahsis edildi. Bayram günü locaya girebilmek ancak daha önceden sağlanan bir davetiyeyle mümkündü. 25 Padişah namaz için önce alayla camiye gitip bayram namazını kılıyor, yarım saat sonra aynı alayla Dolmabahçe Sarayı na dönüyordu. Bayram alaylarında saltanat arabası dört atlı olurdu. Padişah bu arabayla Dolmabahçe Sarayı nın yalnız padişahlara mahsus olan saltanat kapısından geçer, Mabeyn Dairesi ne girerdi. Hareme ait arabalar padişahtan sonra Harem Kapısı ndan saraya girmiş olurdu. 26 Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu geniş ve yekpare mekânı dolayısıyla kalabalık bir kitlenin katıldığı törenlerin düzenlenmesine elverişli bir yerdi. Dört ana sütun üzerinde yükselen kubbesi, her türlü sesin yankılandığı bir akustiğe sahipti. Dört ana sütundan başka dekoratif amaçlı elli altı sütun, salonun köşelerinde odalar ve koridorlar vardır. Kubbeden dört buçuk ton ağırlığında görkemli bir billur avize sarkar. Törende padişahın oturacağı taht bayramdan iki gün önce teşrifat-ı umumiye nazırı marifetiyle kapalı bir arabanın 19 Takvim-i Vekâyi, 5 Şa ban 1329/ 31 Temmuz Metin Sözen, Dolmabahçe Sarayı DİA IX, İstanbul 1994, s Albert Howe Lybyer, Kanuni Sultan Süleyman Devrinde Osmanlı İmparatorluğunun Yönetimi ( çev. Seçkin Cılızoğlu ), İstanbul 2000, s Necdet Sakaoğlu, Bayram İSA III, İstanbul 1994,s Çağatay Uluçay, Harem II, Ankara 1992, s BOA. A. TŞF. 30/74 25 Hakan T. Karateke, Osmanlı Devletinin Son Yüzyılında Merasimler, s Ayşe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdülhamid, Ankara 1984, s. 78 içinde ayrı parçalar halinde Topkapı Sarayı ndan 27 Dolmabahçe Sarayı na getirilir, burada birleştirilerek muayede salonunun kara tarafına yerleştirilir ve törenin akışını düzenleyecek olan halılar serilirdi. Muayede Salonu na padişahın girmesinden önce salonda bulunması gerekenler yerlerini alırlardı. Hanedan mensubu olanlar tahtın arkasında birinci sırayı, damatlar ikinci sırayı oluştururdu. Yaverân, mabeyn kâtibleri ve bendegân, tahtın sağ ve sol tarafında yerlerini alır, saray harici diğer erkân da teşrifattaki yerlerine göre salonda yer alırlardı. Ulema padişahın sol tarafında, vezirler ve diğer mülkî ve askerî erkân sağ tarafında yer tutarlardı. Tahtın karşı tarafına ve salona açılan koridorlara, tören boyunca kıpırdamadan duran hademe-i hassa ile silahşorlar ve zabitler dizilirdi. Elçiler ve muayedeye katılma hakkına sahip yabancı misafirler, teşrifatçılar tarafından derecelerine göre genellikle hanımlar ön tarafa, beyler arka tarafta yer almak üzere muayede salonunun üstündeki açık localara oturtulurdu. Harem Dairesi ndeki kadınlar da karşı kapalı locada otururdu. Tören, padişahın salona girmesiyle başlardı. Mızıka-i Hümayun tören müddetince hiç durmadan (sadece şeyhülislamın duasında dururdu) marşlar çalardı. 28 Teşrifat dâhilindeki bütün zevatla bayramlaşan padişah iki saatlik tören sonunda dairesine çekilerek dinlenirdi. Dolmabahçe Sarayı nda yapılan törenlerden biri de Mevlid Kandili münasebetiyle yapılan törenlerdir. Hazreti Muhammed in doğum günü olarak kabul edilen hicri Rebiyülevvel ayının on ikinci günü olan pazartesi günü, Osmanlı Devleti nde resmi törenle kutlanan önemli günlerden birisi idi. 29 Hazreti Muhammed in doğduğu geceye tesadüf eden mübarek gecede bir takım naatlar, münacaat ve kasideler okutturmak âdeti öteden beri İslâm memleketlerinde tatbik edilen bir usul idi. 30 Mevlid III. Murad devrinden itibaren, 996 / 1590 senesinde, resmen Osmanlı imparatorluk teşrifatında yer aldı ve halk nazarında gittikçe artan bir rağbet kazandı. Hatta daha sonraları âdeta bir bayram mahiyetini aldı. 31 Mevlid Alayları bayram alaylarıyla aynı düzeyde olurdu. Merasimler ise İstanbul un fethinden sonra Ayasofya Camii nde, sonraları Sultan Ahmed Camii nde yapılmıştır. XIX. yüzyılın ikinci yarısıyla birlikte mevlid töreni için Dolmabahçe Sarayı na yakın camiler tercih edilmiş, hatta mevlid merasimi sarayda bile icra edilmiştir. Sultan Reşad döneminde bu vesileyle Beşiktaş Sarayı ( Dolmabahçe Sarayı ) hazırlanmıştır. Dolmabahçe Sarayı nın mabeyn salonlarından birinde, Harem-i Hümayun un dahi istifade etmesi için Sultan Reşad ın emriyle kafes kurulmuştur. Salonun ortasında camilerde olduğu gibi mevlidhan için kürsü kuruldu. Mevlidi münavebeli okuyan üç mevlidhan getirilmişti. Padişah okunan Kur ân-ı kerime hürmeten merasimde alçak bir sedirde ( kanepe) oturdu. Yanındaki minderin üzerine veliaht ve şehzadegân otururlardı. Saraydaki bu merasime vükela da davetli olurdu. Enderun hizmetlileri önce padişaha sonra diğer misafirlere gül suyu, şerbet ve şeker takdim ederlerdi. Kafes arkasında bulunan Harem-i Hümayun a dahi aynı şekilde tevziat yapılırdı. Salonun bu kısmında yani haremin bulunduğu yerde mukabil taraftan görülmemesi için elektrik