Preview only show first 10 pages with watermark. For full document please download

Radyestezi Maddi Tesirler Bilimi

Radyestezi Maddi Tesirler Bilimi

   EMBED

  • Rating

  • Date

    June 2018
  • Size

    13.7MB
  • Views

    3,748
  • Categories


Share

Transcript

/  — RADYESTEZİ MADDÎ TESİRLER BİLİMİ BİLİM BİLİM ARAŞ ARAŞTI TIRM RMA A MERKEZİ MERKEZİ ^ RADYESTEZİ MADDİ TESİRLER BİLİMİ BİLİM ARAŞTIRMA MERKEZİ  Ya  Y a y ıne ın e v i — İsta İs tan nbul Kitap No: 63 — RADYESTEZİ Profesyonel radyeslezistlerin fikirlerinin yamana, sıradan ki şilerde gözlemlenen radyestezik tepkilerin de üzerine eğilmek gerekir. Bu tür tepkileri elde etme yeteneğinin, önceden sanıldı ğından çok daha yaygın olduğu görülmektedir. Örneğin, İngiliz Radyo-Televizyon Kurumu BBC’de 22 Aralık 1977 tarihinde ya yımlanan «Yarının «Ya rının Dünyası» Dünya sı» adlı dizi dizide, de, izleyicilere, izleyicilere, L-biçimi L-biçimi basit radyestezi çubuklarının nasıl yapılacağı gösterilmişti. Gele neksel fındık ağacı gibi, radyestezik tepkinin ’yüksek kazançlı mekanik mek anik amp lifikatörleri’ lifikatör leri’ şeklinde faaliyet gösteren göste ren bu aletleri aletleri kullanan yüzlerce kişi, radyestezik tepkiler deneyimleyebildiklerini keşfetti. Birinci Baskı Kitap Dizgi Kitap Baskı Kapak Baskı Cilt Yapımı  Ağ  A ğ u s t o s 1981 Savaşan Matbaası Sebat Matbaası Barış Matbaası Kardeşler Ciltevi İÇİNDEKİLER 1. BÖLÜM RADYESTEZİ TARİHİ VE GELİŞİMİ a — b — c— d — e — Tarih Boyunca, Radyestezi Çalışmaları Ünlü Radyestezist B. Bleton ve Çalışmaları Ünlü Ünlü Radyestezist Radyestezist J. J. Mullins Mullins ve Çalışmalar Çalışmalarıı Radyestezi île, Tarihsel Olayların İzlenmeleri Radyestezi Çalışmalarında, Sarkaç Kullanımı 2. BÖLÜM RADYESTEZİ BİLİMSEL ETÜDLERİ a b c d e f g — Radyestezi’nin Tanımı ve Etimolojisi — Radyestezi Medyomu ve Kullanılan Aletler — Çek Bilim Adamları ve Radyestezi Etüdleri — Sovyet Bilim Adamları ve Radyestezi Etüdleri — Amerikan Bilim Adamları ve Radyestezi Etüdleri — Radyestezi ve Beden Fizyolojisi ilişkileri — Radyestezi’de, Beden Sağlığı Üzerine Denevler 3. BÖLÜM RADYESTEZİ TEKNİKLERİ VE PRATİKLERİ a b .c d c — Radyestezi Yöntemi İle, Su Aramaları — Radyestezi Yöntemi ile, Maden Aramaları — Radyestezi Yön tem i île, îzlem e Çalışmaları Çalışmaları — Harita Radyestezisi ve Uygulama Teknikleri — Tıpta Radyestezi ve Kullanım Alanları ÖNSÖZ  Bu  B u y a p ıtta ıt ta,, A ltın lt ın Ç ağ b ilim il im k olla ol larr ınd ın d a n b iri ir i o lm a k ta olan, Radyestezi Bilimi verilmektedir. Dünyanın her  ye  y e r ind in d e , y ü z l e r c e ünlü ün lü b ilim il im ada ad a m ının ın ın v e cid ci d d i bilim bi lim kurumlannın, üzerinde yoğun çalışmalar yaptıkları bu bi lim lim dalı; da lı; insanoğlunun insanoğlunun h er bakımdan köreltilm kör eltilm esi ve alabildiğine duygusuz bir organik madde haline sokul masıyla ancak gelişen şimdiki ruhsuz teknik uygarlığın iyice açmazlara düştüğü zamanımızda, gene, görkemli ruhsal ve maddesel bütünlük olan insan bedenine ve onun sayısız melekelerine başvurmak ihtiyacı ile giderek daha bir gelişmektedir. Batı’nın Doğu’ya yönelmeye baş ladı ladığı ğı şimdiki ş imdiki dönem dö nem lerde, D oğu oğ u ’nun özen öz enti ti bilim-: adam ları ları,, Batı’nın Ba tı’nın artık ar tık terlc te rlcetm etm eye ey e başladıkları Icahr Icahredi edici ci teknik uygarlığı sonuna değin izlemekten vazgeçerlerse,  ge  g e l e c e k t e a raya ra yaca cakk ları la rı p e k ç o k ş e y ler le r in k e n d i ü lke lk e ler le r i n de olduğunu görebileceklerdir. Çünkü Batı akademik  kü  k ü ltü lt ü r ü , insa in sanı nın n ruhu ru hunu nu ink in k â r e d e r e k , h e r ş e y i m a d d e s e l bedene göre oluşturmuştur ve halen bunun büyük izdirabını ve kaosunu yaşamaktadırlar. Teknik gelişim ka dar, ruhun mevcudiyetine ait olanı da aynı oranda araş tırıp, her ikisinin sentezini yaşama uygulamak gerek mektedir ve bunlardan sadece birine ağırlık vermek, son derece yanlış olmaktadır. Gelişmiş ülkeler, insanın parapsikolojik ve spiritolojik yapısı üzerine, son zamanlarda yoğun araştırma lar ile eğilmek zorunda kalmışlardır. Bu konuda öylesi ne gelişmeler kaydetmişlerdir ki, akademik bilim ile bu  ye  y e n i b ilim il imle lerr in a r t ı k b a ğla ğl a n tıla tı ları rını nı nası na sıll yap ya p a cak ca k ları la rın nı dahî şaşırmışlardır. Çünki ortaya çıkan gerçekler, aka demik bilimlerin iflasını ortaya koymaktadırlar. Doğu’ya  yö  y ö n e l m e k i fad fa d e s i ile, ile , i ş t e b u n u b e l i r t m e k iste is ted d ik. ik . Ü lke lk e mizde de, parapsikolojik çalışmalar ve araştırmalar, muhakkak Üniversiteler bünyesine girmeli ve gerçekte  Do  D o ğ u ’ya ’y a a it o lan la n bu k o n u lara la ra ilişk ili şkin in o lar la r a k da, B a t ı’nın ı’n ın elli el li ıl isin is ind d k al alıd al ıd 1. BÖLÜM KADYESTEZİ TARİHİ VE GELİŞİMİ «Radyestezi, kabûl etmemiz gereken bir gerçektir. Bunun böyle olup olmadığını bulmak için deney yapmayuı. Büyledir!.. Kollan sıvayın ve radyesteziyi geliştirin!»^ Prof. Charles Richct (1850-1935) a — Tarih Boyunca, Radyestezi Çalışmaları Çağlar boyunca Radyestezi’nin birçok şekillerde uy gulandığını gulandığını görmekteyiz. Radyestezinin, Radyestezinin, bugünkü b içi miyle, Î.Ö. 6000 yıllarında, muhtemelen mevcut olduğu na dair elimizde kanıt vardır: Büyük Sahra’nın kuze yinde, Tassili yakınlarında keşfedilen mağara resimleri arasında, güttüğü hayvanların arkasında yürüyen ve el leriyle, çoğu radyestezistlerin tuttuğu şekilde, ucu yuka rıya dönük olan çatallı bir dal parçası tutan bir sığır çobanım ve çevresinde kendisini izleyenleri gösteren bir resim de yer almaktadır. Bu resim, bilindiği kadarıyla, bir radyestezisti temsilen çizilen ilk resim olarak kabûl edilmektedir. Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Orange Free State eyaletindeki Platsberg yakınlarında bulunan, Güney Af rika Buşmsnları'na ait bir mağarada da, aynı şekilde, hiç kuşku götürmeyecek bir biçimde bir radyestezisti temsil eden bir çizime rastlanılmıştır. Ancak, resmin tarihi hakkında kesin bir şey söylenmemiş, sadece,, neo litik çağdan ( ’ ) kaldı kaldığı ğı belirtilm belirtilm iştir; bu da, da, Af Afri rika ka tarihinde, Î.Ö. birkaç bin yıldan İ.S. birkaç bin yıla ka dar uzanan bir dönem demektir. Kadim Mısır’da, radyestezinin uygulanmakta oldağu kesindir, önünde, bir kol boyu kadar ötede, çatallı bir dal parçası tutan bir rahibi gösteren rölyefler mevcutur. Ayrıca, Hititler’e ait olan ve î.ö. 12. Yüzyıl’dau kalan bir rölyefte resmedilen kişinin, maden cevheri aramak için bir çubuk kullanan resmî bir maden arama görevlisi olduğunu söyleyebiliriz. Dünyanın öbür ucunda yer alan bir ülkede, kadim Peru'da rastlanılan oyma kaya resimleri, o çağlarda radyestezinin dünyanın her yanında yaygın olduğunu göstermektedir. Daha ileriki çağlarda, Yunanlılar, günümüzde de ol duğu gibi, hem su ve maden cevheri aramak için hem de gaipten haber vermek amacıyla kullandıkları radyestezi sanatına, « r h a b d o m a n c y »   adını vermişlerdi. Her iki  ga uygulama türünü de kapsayan bu terim, çubuk  gaip ve ip leri haber verme   kelimelerinden oluşturulmuştur. Romalılar zamanında, İ.S. 500 yıllarında, Büyük Theodorus’un, devlet vekili Cassiodorus’a su arayıcıları bulması için em ir verdiğini, verdiğini, elde elde m evcut evcu t kayıtlardan kayıtlardan okumaktayız. Rossiter Raymond’un geçen yüzyılda yaz  « R a d y e s t e z i Ç u b u ğ u »   («The Divining Rod,» Trandığı, «R sactions of American Institute of Mining Engineers,  Vo  V o l. 11, 1883) b a ş lık lı k lı b i r yazı ya zıda da,, I s k i t ler le r , P e r s ler le r ve Medler’de, gaipten haber vermek için çubuklar kulla nan rahiplerin bulunduğunu belirtmektedir. Bütün bu örneklerin de ötesinde, radyesteziyle il  K a b a la 'da rastgili olan kadim kayıtların en ilgincine Ka  K a b a la’  la ’  lanmaktadır. Kadim İbrani tradisyonunu içeren Ka nın sözkonusu bölümünde, Hz. Süleyman’ın Asâsı'ndan ve Hz. Süleyman’ın, bu asâyı kullanarak, dünyanın en zengin ve en güçlü insanı haline gelmesinden bahsedil mekte ve böyle bir asâ'nın ya da çubuğun nasıl yapıla cağına ilişkin talimat verilmektedir:  «İ  « İ n s a n e l iyle iy le d ikil ik ilm m e m iş ola ol a n b ir ş e fta ft a li y a da c e v i z  ya  y a da z e y t in a ğ a c ı aray ar ayın. ın.  «A  « A ğ a ç , h enü en ü z m e y v a v e r e m e y e c e k kada ka darr g e n ç o lm a lıdır.  «Sa  «S a b a h v a kti, kt i, g ü n e ş in u fuk fu k t a a ğ a r m a sın sı n dan da n a s ö n ce, ne 40 cm'den kısa ne de 50 cm’den uzun olan çatallı bir dal kesin.  «Dalı  « Dalı k e s e r k e n , şu s ö z l e r i t e k r a r lay la y ın: ın :   'Seni, Eloina, Miraton, Aldonay ve Semiplaras adına kesiyorum ki, Onlar’dan, sana, Hz. Yakub’un ve Hz. Musa’nın ve Ha run’un asalarının sahip olduğu majik nitelikleri ve er demleri bahşetmelerini ve saklı olanı ifşa etme yete neğini ve gücünü vermelerini diliyorum.'» İ.S. 500 yıllarından sonra, Roma împaratorluğu'nun çöküşü ve Hıristiyanlığın Avrupa'ya yayılmasıyla bir likte, alşimi ve astronomi gibi okült sanatların yamsıra radyestezi de Kilise’nin hışmına uğradı ve yaklaşık bin yıl süreyle, mevcûdiyetini, ancak gizli derneklerin ve maji uygulayıcılarının yeraltı faaliyetleri dahilinde sürdürebildi. Rönesans’la birlikte, okült sanatların tekrar canlan dığını ve radyestezinin de, mistik veçhesiyle veçh esiyle değil değ il de maden cevherlerinin keşfine yardımcı olan bir teknik olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Radyestezinin bu dö nemde ilk kullanıldığı yer, muhtemelen, Almanya’daki Harz dağları olmuştu. 1420 tarihli ve Viyana kökenli bir el yazması metinde, radyestezi çubuğu kullanılmak su retiyle keşfedilen bir maden ocağından bahsedilmektey di. 16. Yüzyıl’ın başlarında ise, radyestezinin wgulanımı artık iyice yaygınlaşmıştı. Alman âlimi Georgius Agrıcola, önce 1530’da yayımlanan bir makalesinde, arkasın  D e R e dan da 155S’da bu makaleyi genişleterek yazdığı, De  Me  M e tall ta llic ica a   adlı yapıtında, radyestezinin, maden cevheri arayan madenciler tarafından nasıl uygulandığını uzun uzadıya tarif etmişti. Ne ilginçtir ki, Agricola’nm bu kitabında ortaya koyduğu sorular, bugün dahî güncelli ğini korumakta ve radyestezi hakkında yazılan en son kitaplarda bile hâlâ daha tartışma konusu olmaktadır: — Radyestezi, bilinmeyen bir majik güçle   mi ilgili dir? — Çubuk, kendiliğinden mi hareket eder, yoksa, çubuğu harekete geçiren radyestezist midir? — Çubuğun hangi maddeden yapıldığı önemli mi dir? — Radyestezi, gerçekten geçerli midir?  « b ü y ü len le n m iş y a da  Ag  A g r ico ic o l a ’nm, ’nm , 'maji'  konusunda,  ga  g a ipte ip ten n h a b e r v e r e n çub çu b u ğ u n , m a d e n l e r e iliş il işkk in k o n u lardaki uygulammının, majisyenlerden ve büyünün saf  olmayan kaynaklarından doğduğu»   hakkında hiç kuşku su yoktu. Çubukları herkes kullanamadığına göre, ma den damarı ile çubuk arasında direkt bir nedensel bağ lantı bulunmadığı sonucuna varmıştı. Ancak, yine de, değişik türden maden cevherlerinin değişik maddeler den yapılmış olan çubuklarla arandığını açıklıyordu: Maden: Çubuk: a — Gümüş Fındık ağacından ağacından yapılma. yapılma. b — Bakır Dişbudak Dişbudak ağacından ağacından yapılma, yapılma, c — Kurşun ve Çam ağacından yapılma. Kalay d — Altın Demir ya da çelikten yapılma. Radyestezinin gerçekten geçerli olup olmadığı so rusuna gelince, Agrieola, objektif bir gözlemci sıfatıyla şunları söylüyordu:  «M a d e n c ile il e r in k ulla ul lan n dıkl dı kla a rı dal p a r çala ça larr ı g e r ç e k t e n de harekete geçmektedir ... basıları, bu harekete, maden damarının yol aktığını, diğerleri ise, hareketin, çubuğun madenci tarafından manipüle edilmesine bağlı olduğu nu ve daha başkaları da her iki sebebin birlikte mev cut cu t olduğunu söylem ektedirler... ekted irler... M adencile aden cilerr aras arasın ında, da, radyestezi çubuğu hakkında çeşitli ve oldukça farklı  ka  k a n a a tle tl e r m e v c u t olu ol u p , k imi im i ç o k işe iş e y a rad ra d ığın ığ ınıı s ö y l e r  ke  k e n , k im i d e b u n u k a b û l e t m e m e k t e d i r . » <693’de Fransa’da basılmış olan bir radyestezi kitabında gösteril diği şekliyle, radyestezi çubuğunun çeşitli tutuş biçimleri Sonunda, Kilise’nin kızgınlığına ve âlimlerin de hay retine rağmen, radyesteziye olan inanç giderek kökleşti ve 16. Yüzyıl’ın sonlarında, İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’in ComwaH’da (İngiltere) kalay aramaları için Al manya'dan madenciler ve radyestezistler getirtmesine yol açacak kadar yaygınlaştı. 17. Yüzyıl’da ise, yeraltındaki maden damarlarmın tespit edilmesinde radyestezinin yararlılığı kesinlikle kabûl edilir olmuştu. Radyes tezistler, önce, maden arama heyetlerinin personeli ara sında yer almaya başladılar ve daha sonra, 1670 yılında  Alm  A lmaa n y a ’ da, da , r a d y e s t e z istl is tlee r e , r e s m î sürv sü rvee yan ya n ları la rın n k ine in e eşit bir rütbe verildi. 1709’d.a ise, radyestezistler, rütbe bakımından, sürveyanlardan daha önce gelmeye başla dılar — bu da, radyestezi uygulamalarının giderek ge lişen olumlu sonuçlarının bir kanıtıydı. Nitekim, Birinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra, Bavaria’daki (Alman ya) Operfalz dağları yakınında yer alan Erbenbach böl gesinde, bu eski maden arayıcı radyestezistlerin   güçle rini onaylayıcı mahiyette olan harikulâde kanıtlara rast- landı. 17. Yüzyıl’dan kalan bir haritada, bir radyastezistin çizdiği, yeraltında uzanan ve o günlerin madenci lik teknikleriyle ulaşılamayan iki ayrı maden damarına ilişki ilişkin n b ir plân plân görülüyordu. görülüyordu. Yapılan Yapılan sonda son dajlar jlar sonu cunda, sözkonusu radyestezistin 300 yıl önce yaptığı bu tespitin tamamen doğru olduğu anlaşılmıştı. Böylece, 17. Yüzyıl’m ikinci yarısı ile 18. Yüzyıl’rı ilk yansı, radyestezinin, özellikle maden arama çalış maları ile ilgili olarak, ne o zamana kadar, ne de o zamandan beridir rastlanmayan bir şekilde saygı gör düğü ve kabûl edildiği b ir dönem dön em olmuştu. olmu ştu. Almanya’da Alma nya’da,, profesyonel radyestezistlere, son derece değerli addedi len özel bir diploma veriliyordu. 1738 yılında, diplomalı iki radyestezistin Bavaria Madencilik Bürosu’na verdiği bir dilekçede, yetkililerin ehliyetsiz radyestezistleri işe almamaları dileğinde bulunuluyordu. Sözkonusu dönemde radyestezijitlerin ne kadar iti bar gördüklerine ilişkin birçok kanıt vardır. Zamanın Freiburg Maden Vekili ve Sürveyanı olan August Beyer,  « D ikk ik k a tli tl i b ir p r o s e d ü r ile il e uygu uy gula lan n m a sı v e y e r i n d e kull ku lla a nılması hâlinde, radyestezi çubuğundan büyük yararlar sağlanabileceği inkâr edilemez,»   diye yazıyordu. Beyer’in kuzeni Adolph ise, üstad radyestezist Hans Wolff’ua çalışma tekniğini şöyle anlatıyordu:  el lerr ini in i b irb ir b iri ir i n e y a p ışt ış t ırd ır d ı v e k o lla ll a «[Hans Wolff,] elle rını aşağıya doğru sarkıtarak, tarlaları dolaştı. Bir ma den damarının yakınına gelir gelmez, kollan titremeye başladı. Damarın tam üzerindeyken, tepkileri özellikle şiddetli oluyor ve bu, sonra kendisini öylesine halsiz bırakıyordu ki, bir süre için dinlenmesi gerekiyordu.»  Alm  A lmaa n y a ’nın ’n ın ö n d e r liğ li ğ ini in i y a p t ığı, ığ ı, rad ra d y e s tez te z i ile il e m a den arama tekniği, Avrupa’nın öteki ülkelerinde de ol  « C o rnıo rn ıoa a ll’ın ll ’ın D o ğ a T a r ihi» ih i»   (Na dukça benimsenmişti. « tural History of Cornwall) adlı kitabında 18. Yüzyıl’m folkloru ile yerel geleneklerini anlatan İngiliz eski eser ler uzmanı Dr. William Borlase, madencilerin, maden damarlarının yerini belirlemek için, radyestezistlerden yararlandıklarını belirtmektedir. O devrin İngiliz radyestezistlerinden olan William Cookworthy de, 1751 tarihli Gentleman’s Magazine   dergisinde şunları yazı yordu :  «M  « M e t a lle ll e r in far fa r k lı far fa r k lı c e z b e t m e d e r e c e l e r i v a r d ır: ır :  Alt  A ltın ın e n g ü ç l ü s ü d ü r ; bunu bu nu,, b a k ır i z l e r ; son so n r a , denı de nıv\ v\  gü  g ü m ü ş, kala ka lay, y, k u rşu rş u n , k e m ikle ik lerr , k ö m ü r ler le r , su k a y n a k ları ve kireçtaşı gelir.» Ne gariptir ki, radyestezinin bu parlak döneminde, daha sonradan radyestezinin en yaygın uygulanım sa hası hâline gelecek olan 'su arama’    konusu pek ilgi çek memişti. Aynı devirde, radyesteziyle su arama uygula malarından bahseden kayıtlara çok ender rastlanır. Bu kayıtların bilindiği kadarıyla en eski olanı, Azize Teresa of Avila’nın, böyle bir uygulamadan bahseden notların da geçm ge çm ekted ek tedir: ir: 1568 yılında, yılında, b ir manastır man astır inşa etmesi için kendisine bir arazi teklif edilen Azize Teresa, ara zide su bulunmadığından ötürü bu teklifi geri çevirmeyi düşünür. Ancak, Antonio adındaki bir rahip, su bulaca ğını söyleyerek, elindeki bir dal parçasıyla sanki haç cıkarıyormuş gibi yapar. Azize, bunun ne olduğunu an ya p m a d ığın ığ ınd d a n e m in layamamıştır:  « B ir i ş a r e t y a p ıp yap değilim ama, her halükârda dal parçasıyla bazı hare  ke  k e t l e r y a p t ıkt ık t a n son so n r a ,  'Tam şurayı kazm,’dedi.»   Söy lenileni yapan Azize Teresa, radyestezist rahibin saye sinde, manastırın ihtiyacını karşılayacak nitelikte bir pınara kavuşur. Radyesteziyi su bulmak için sistematik bir tarzda kullanan ilk kişi ise, muhtemelen, Beau-Soleil Baronesi olmuştur. Ancak, Barones’in su arama çabaları, yine de, maden aramaya yönelik çalışmaların yanında ikinci plânda plân da kalıyordu. Barones, Fransa’nın Fransa’nın en önde önd e gelen gelen madencilik otoritelerinden biri olan esi ile birlikte, 1630 yıllarında, Fransa’nın, zenginlik ve itibar bakımından  Av  A v r u p a ü lkel lk elee r i a r a s ınd ın d a k i y e r ini in i k o r u m a k a m acıy ac ıyla la,, maden arama işleminin çok daha güvenilir bir hâle ge tirilmesi gerektiğine karar vermişti. Sonuç olarak, ma den aramada kullanılmak üzere bir dizi metod sıralayan Barones, modem arazi radyestezisi ’nde olduğu gibi, arazinin önce, duyulara dayalı metodlarla değerlendiril mesini ve bundan sonra da bilimsel  cihazların kullanıl masını öneriyordu. Sözünü ettiği onaltı cihaz arasında, radyestezi çubuğu da yer alıyordu. Barones, iki kitap yazmış ve bunlarda, kocası ile kendisinin, altın, gümüş, bakır, kurşun, demir damarları ve diğer madenler ile su kaynakları bulmadaki başarılarının bir dökümünü yapmıştı.' Ne yazık ki, radyestezi çubuğunun kullanımı ile za manın alşimik uygulamaları arasında bir ilişki görülün ce, Barones ile eşi, büyücülükle itham edilmiş ve hapse atılmışlardı. Aslında, o devirde Avrupa’da, radyestezinin maden arama çalışmalarında başarıyla uygulanma sına ve geçerliliğinin birçok yörede kabûl edilmesine rağmen, tüm radyestezistler, yine de, Kilise’nin kesin onayını alamayışın yol açtığı güçlüklere göğüs germek zorundaydılar. Martin Luther’in 1518 yılında radyestezi uygulamalarını kınamasından sonra, radyestezi çubuğu nun faaliyeti, daha ziyade karanlık güçlerin işi ola rak ( ! ) mütalâa mü talâa edilm ed ilmeye eye başlanm başla nmıştı. ıştı. Rady Ra dyeste estezistl zistl 31’ de, bu tür bir inancın doğurabileceği tepkilerden korunabilmek amacıyla, faaliyetlerini arırıdırıcı  bazı ön lemler almayı ihmâl etmiyorlardı. Nitekim, Almanya'da, radyestezi çubuğunu vaftiz etmek   olağan bir işlemdi! Kilise’nin en büyük sorunlarmdan biri de, Hıristi yan rahiplerin çoğunun, doğuştan yetenekli birer rad» '  yestezist olmasıydı. Ancak, 1658 yılında Wittenberge’de (Doğu Almanya) yapılan bir toplantıda, gerçekte karan lık güçleri kendileri temsil eden din adamları, başarılı radyestezi uygulamalarında karanlık güçlerin işe karış mış olmaları gerektiğine karar verdiler. Ertesi yıl, bir Cizvit Papazı olan G. Schott, bu çarpık kararı destekler mahiyette ma hiyette b ir kitap yayımladı. yayımladı. Ne ilginçtir ki, aynı aynı Schott, çok geçmeden bu fikrini değiştirdi ve radyestezi çubuğunun harekete geçmesinin karanlık güçlerle hiç bir ilgisi olamayacağını belirtti. Schott, bu kez, şöyle  « S o n d e r e c e d inda in darr o lan la n bazı ba zı k e s i ş ler le r , rad ra d diyordu: «S  ye  y e s t e z i ç u b u ğ u n u g e r ç e k t e n d e h a rik ri k u lad la d e b ir başa ba şarı rıyl yla a  ku  k u lla ll a n m ışla ış larr v e s ö z k o n u s u h a r e k e t i n t a m a m iyls iy ls d oğa oğ a l olduğunu ve bunun, çubuğu kullananın el çabukluğu ya da imajinasyon giicü ile hiç de ilgili olmadığını tasdik  et  e t m i ş l e r d i r .» 1674 yılında yılınd a ise, ise, b ir diğe di ğerr Cizvit Papazı Papaz ı olan Dechales, artık şu satırları yazabiliyordu:  «B  « B u d e n e y i m d e   [radyestezide] beni hayrete düşü ren iki husus var:  «B  « B irin ir incc isi, is i, b u ç u b u k n e d e n s a d e c e bazı ba zı k işil iş ilee r in  eli  e lin nde d önüyor?  «İ  « İ k i n c i s i , b u ç u b u k n e d e n h e m y e r a ltı lt ı a k a rsu rs u ları la rı nın hem de madenlerin yerini belirlemede aynı derecede sıhhatli sonuçlar veriyor?» 18. Y üzyıl'in üz yıl'in ikinci yarısında, yarısında, Alman m aden ad encil cil nin radyestezistlerden yararlanma âdetinin giderek terkodildiğini görüyoruz: En son resmî radyestezist de, 1778 yılında, madencilik yetkilileri ile arasında çıkan bir an laşmazlık sonucunda işten çıkartılmıştı. Bundan sonra, radyestezi radyestezi uygulamalarının uygulam alarının m erkezi, Güney Fransa’ya Fra nsa’ya kaymış ve Lyons çevresindeki Dauphine eyaleti, tarihin en ünlü radyestezistlerinden biri olan Barthelmy Bleton’ un çalışmalarıyla doruk noktasına erişen bir dizi hari kulade radyestezi olayına sahne olmuştur. b — Ünlü Kadyestezist B. Bleton ve Çalışmaları 1740 yılında doğan Bleton’un radyestezi yeteneğinin, daha henüz çobanlık yapan küçücük bir çocukken nasıl keşfedildiğini, 1781 yılında yazılmış olan ilginç bir mek tuptan öğrenmekteyiz:  «B  « B l e t o n , y e d i y a şın şı n d a y k e n , b a sı işç iş ç i l e r e y e m e k g ö türmüştü; bir taşm üstüne oturduğunda, üzerine ateşli bir hal ya da baygınlık hâli gelmişti; işçiler onu kendi  yanl  ya nla a rına rı na g ö tür tü r d ü k ler le r ind in d e , b a ygın yg ınlı lıkk g e ç m i ş t i , fak fa k a t ta şın yanına geri gittiği her seferinde tekrar rahatsızlanı  yo  y o r d u . B u o lay la y C h a r t r e u s e ’ün B a ş r a h ibi’ ib i’n n e anla an latılı tılınc nca, a, olanları kendisi de görmek istedi. Böylece, olayın doğ ruluğuna kanaat getirince, taşın altındaki toprağı kazdırttı; orada bir pınar buldular, ki bu pınar, hâlâ daha, bir değirmeni döndürmek üzere kullanılmaktadır .» Bleton’un radyestezi tarihindeki yerine özellikle önem kazandıran husus, üzerinde uzun süreli ve nispe ten başarılı bir dizi deney uygulanmış olan ilk radyestezist olmasıdır. Üstelik, bu deneylerin bazıları, günü müzde ’çifte kontrollü’    diye bilinen şartlar altında yü rütülmüştür — yani, ne Bleton’un kendisi, ne de deney ci, keşfetmeye çalıştığı şeyin yerini bilmiyorlardı. Sözkonusu deneyci, XVI. Louis’nin doktorlarından biri olan Pierre Thouvenel’di. Thouvenel, genç yaşta, Fransa’nın maden suları müfettişi olarak görevlendirilmiş ve otuziki yaşında da radyestezi radyestezi araştırmalarına araştırm alarına başlamıştı. başlam ıştı. Thouvenel’in bu atılımı, akademi çevrelerinin nefretini kazanmasına kazanmasına yetti ve düş kırıklığı kırıklığ ı içinde öldü. Geri Ge ri de bıraktığı, « Tıbbî ve Fizikî Hatıralar»   (Mémoire  « İ k i n c i H a tır tı r a lar la r »  (Se Physique et Médicinal, 1781) ve «İ conde Mémoire, 1784) adlı iki kitabı, radyestezi üzerine yapılan yapılan ilk ilk bilimse bilimsell deneyleri deneyleri içeren paha biçilmez biçilm ez kay naklardır. Bîeton'un, bu deneylerin birinde, kendisinin denen diğini dahî bilmediğini görüyoruz:  «T  « T e k k e m e r l i b ir taş ta ş k ö p r ü ü z erin er ind d e n , N a n c y ’y e su taşıyan dört küçük ahşap su kanalı geçer. Tümüyle top rak ve bitki örtüsüyle örtülmüş olan bu dört sıra boru nun kesin yerlerini, aralarındaki açıklığı ve yeraltınâaki derinliklerini, sadece, Bleton’u hiç görmemiş olan mü hendis biliyordu. Bu konuda, Thouvenel’e gizlice bilgi vermişti, ki Bleton bundan tamamiyle habersizdi. So nuçta, civarda çeşitli deneyler yapıldıktan sonra ve yeni bir deneyin yapılacağı kendisine açıklanmadan, Bleton,  ev  e v e d ö n ü y o r m u ş g ibi ib i yap ya p ıla ıl a rak ra k , bu k ö p r ü n ü n ü z e r ind in d e n  geç  g eçir iril ild d i. B let le t o n , k ö p r ü y e v a rma rm a d a n az ö n c e , b a s t ığı ığ ı y e rin altında akan bir suyun bulunduğunu belirtmiş ve bu his, kısa aralarla köprüyü geçerken ve köprünün 1,5 ya da 2 m. kadar önündeyken devam etmişti. Birkaç  ke  k e z a d ımla ım ları rını nı g e r iye iy e d o ğ r u i z led le d ikt ik t e n son so n r a , o d ö r t ka nalı belirgin bir şekilde saptamış ve birbirlerine öylesi ne yakın olmaları karşısında hayretini gizleyememişti. O zaman, kendisine, saptadığı şeyin, su kanalı olarak  kulla  ku llanı nıla laca cakk ş e k i lde ld e y a p ılm ıl m ış, ış , içi iç i b o ş d ö r t ağaç ağ aç g ö v d e sinden ibaret olduğu açıklandı.» Bir başka seferinde, bir Fransız Başpiskoposu, ye rin altına su boruları gömmüş ve (—çağımızda uygula nan nan bu tür tü r deneyl d eneyleri erin n bir öncüsü, öncüsü, olarak— olarak— ) bu b u borulara sevkedilen suyun gizlice bir kesilip, bir akıtılması için bir bi r de düzenleme düzenlem e yapılmıştı. Su aktığı zamanlarda, Bleton, hiç yanılmaksızın,- boruların izlediği yolları sap tıyor, su kesildiğinde ise, hiçbir tepki göstermiyordu. Kırk yılı aşkm bir süreyle radyesteziyle uğraşan Bîeton'un bu çalışmalarının, zamanında kendisini eleş tirenlerin sürekli olarak iddia ettikleri şekilde şans eseri başarıya ulaşmış olması imkânsızdır. Bu başarılı uygulamaların sadece adedi dahî bu savı çürütmeye y> 15 terli olduğu gibi, ayrıca, Bleton’un çalışmalarının sonuç larını belirleyen belgeler de son derece etkileyicidir. Bu belgelerden biri, doğrud doğ rudan an m ahkem e tutanaklar tutanaklarından ından geldiği için, için, özellikle özellikle önem kazanm aktadır: Vervains Manastırı’mn eski tapu senetlerinde, bir zamanlar mev cut cu t olan su kaynakları kaynaklarından ndan bahsedilmekteydi. bahsedilmek teydi. Ancak, Ancak, bu kaynaklar artık ortada yoktu. Bu konuyla ilgili ola rak açılan bir davada mahkemece verilecek olan karar da, bu kaynakların bulunabilip bulunamamasma bağ lıydı. Yerel rahip ve çiftçilerin kaynakları bulmak için yaptıkları çalışmalar başarısızlıkla sonuçlandıktan son ra, Bleton’a başvuruldu. Bleton'un işaret ettiği yerlerde sondaj yapıldığında, Bleton’un tam isabet kaydetmiş olduğu anlaşıldı. Bleton’la başlamak üzere, su bulmadaki başarıları °/o 90'm üzerinde olan seçkin bir üstad radyestezistler silsilesinin ortaya çıktığını görüyoruz. Bu radyestezistlerin çoğu, ayrıca, aynı başarı yiizdesi ile, su kaynağı nın derinliğini ve debisini de saptayabiliyorlardı. Ancak,  e t Bleton, bu konuda hiç de yeterli olmadığını itiraf et mişti. c — Ünlü Radyestezist J. Mulîins ve Çalışmaları 19. Yüzyılda, işte bu üstad üsta d radyestezistlerden rady estezistlerden biri bu kez İngiltere’den çıkmıştı. 1838 yılında, Chippenham kenti yakınındaki Colerne’de doğan John Mullins, bir taş ustası olarak yetişmiş, radyestezi yeteneğini yirmıbir yaşındayken keşfetmiş ve kırkdört yaşına kadar da radyesteziyi hep ikinci plânda tutmuştur. Ancak, o yaş tan başlayıp, oniki yıl sonraki ölümüne kadar, 5000’i aş kın başarılı su bulma ve kuyu açma operasyonunu ger çekleştirmiştir. Bu çalışmalarını da, özel olarak yayım ladığı iki küçük kitapta toplamıştır. Kendisini tanıyanların, son derece açık sözlü, dürüst ve yapmacıksız bir kişi olduğunu söyledikleri Mullins, defalarca, jeologlar ile diğer uzmanların masraflı çaba larının hiçbir sonuç vermediği vakalarda başarıya ulaş mıştı. Yorkshire, Raunceby’daki arazisinde 105 metre derinliğinde bir kuyu açan ve su bulamayan General Sir Mildmay Willson, ününü işittikten sonra, Mullins'i çağırt ça ğırtm m ıştı. Mullins, General' Genera l'e, e, aynı kuyuyu kuyu yu 300 m etre et re derinliğine kadar açsa dahî su bulamayacağını söylemiş, arkasından da, yakındaki daha başka noktaların açıl masını ma sını salık verm ve rm işti; işt i; buralarda, buralarda , yüzeyin hem en 3,5 metre altında su bulunacağını belirtiyordu. Bu nokta ların üçünü derhal deneyen General, hepsinden de ba şarılı sonuç alınca, Mullins’ten diğer birçok arazi sahi  «Ş a h s e n , M u llin ll inss 'bine de bahsetmişti. General Willson, «Şa in yanılmış olduğu tek bir vaka dahî hatırlamıyorum,» diyordu. Mullins, müşterilerine, su aramak için gidip de hiç su bulamadığı vakaların çok olduğunu, ancaK, suyun mevcudiyeti hakkında olumlu bir belirti bulduğu zamanlar da hiç yanılmamış olduğunu açıklardı. Müş  «M u llin ll inss bunu bu nunl nla a h iç ö v ü n m e z , sadeterilerinden biri, «M ce, nasıl olduğunu anlayamadığını söylerdi,»   demişti. Mullins, hiçbir zaman, jeolojik katmanları gösteren haritalar gibi kendisine enformasyon sağlayabilecek ay rıntılarla ilgilenmez, tamamiyle, fındık ağacından yapıl ma radyestezi çubuğunun belirlediği kanıtlara dayann « . . . g e ldiğ ld iğii n o k tan ta n ın dı. Tipik bir uygulama sırasında, «. üzerinde, çubuk, rahatlıkla gözlemlenebilecek bir şekil de, hafifçe ve kendiliğinden eğilmişti. Bu nokta işaret lenmiş ve aramaya devam edilmişti. İki ya da üç yerde daha, ben zer belirtiler be lirtiler ortaya orta ya çıkm ıştı. Bir noktada, radyestezi etkisi öylesine belirgindi ki, çubuk, tam bir daire çizerek döndü ve kırıldı! Bu hareket, gene kendi liğin liğinden den olmuştu olm uştu.. Şirket, belirtilen yerlerden yerler den birinde birinde  ku  k u y u y u a ç t ı v e s u y u b o l o lan la n b ir k a y n a k e lde ld e e t t i . » Mullins’in en ünlü ve en iyi belgelenmiş olan radSP R vestezi çalışması, Sir William Barrett tarafından SPR adına tüm ayrıntılarıyla incelenmiş olan bir vakaydı. 1888 yılında, Waterford’daki (İrlanda) bir şirket, mev cut olandan daha fazla suya ihtiyacı olduğundan, arala rında G.H. Kinahan gibi ünlü bir jeoloğun da bulundu ğu uzmanla uzm anlara ra başvu baş vurm rmuşla uşlardı. rdı. N eticede, eticed e, 1324 Sterlin masraf yapılarak, üç sondaj kuyusu açılıp da hiçbir so nuç alınamayınca, Mullins çağırılmıştı. çağırılm ıştı. Mullins, çalış ça lış maya başladıktan birkaç dakika sonra, bir noktayı işa ret ederek, ede rek, 25-30 m etre et re derinlikte derin likte saatte saatte en azından 7000 litre su alınabilecek bir su hattı bulunduğunu bil dirdi. Yapılan bir sondaj sonucunda, bunun, her za manki gibi, doğru olduğu anlaşılmıştı: Açılan ilk ku yudan, 24 metre derinlikte saatte 7500 litre su çıka rıldı. Operasyon sonrasında Kinahan'm verdiği rapor da, Mullins’in radyestezi yeteneği ve gücü övülüyordu. Kinahan, sözkonusu kuyunun, o sahada jeolojik olarak bulunma ihtimali olan iki su hattından biri olduğu da ha sonradan keşfedilen bir su hattı üzerinde açılmış  « . . . a r k a d a ş ı olduğunu kabûl ediyor ve şöyle diyordu: «. mız Mullins, her ikisini de sezgi ile buldu, ki bu, ya suyun kokusunu alma yeteneğine sahip olmasmdcm ötürüdür ya da suyun , sinir sistemi üzerinde öyle bir tesiri vardır ki, bu tesirin etkisiyle, suyun yanına yak laştığı zaman, uzaklığını ve debisini söyleyebilmektedir.. Gerçek sonuçlar bakımından başarısızdım ve radyestezist, benim gözümü açtı.» cl — Radyestezi İle, Tarihsel Olayların İzlenmeleri Radyestezi'nin, tâ 20. Yüzyıl’m başlarına kadar nemen hemen sadece maden ve su arama amacıyla kulla nılmış olmasına rağmen, yine de, zaman zaman daha başka amaçlarla da uygulanmış olduğunu görmekte yiz. Bu değişik uygulama sahaları arasında, alşimik ça lışmalara, lışmalara, define defin e avcılığına avcılığına ve psişik ps işik dedek de dektifliğe tifliğe de rastlamaktayız.  Alş  A lşim imii ile ilg il g ili il i k ita it a p lar la r ın y a z a rla rl a rın rı n ın ç o ğ u , sihirli asalar ’m yapımında kullanılacak olan kadim alşimik form üller veriyorlar veriy orlar ve radyesteziden radyesteziden olumlu olum lu olarak bahsediyorlardı. Ancak, bu konuda başarılı sonuçların alındığına ilişkin güvenilir hiçbir kayıt yoktur. 17. Yüzyıl’m ünlü Londralı astrologu William Lilly ( 1602-1681 ), define de fine avcılığ av cılığınd ındaa radye rad yeste stezin zinin in kullan ku llanıl ıl masını tavsiye ediyor ve radyestezinin, kendisinin ha zırladığı yıldız fallarından fallarından bile daha etkili olduğuna olduğu na inanıyordu. Daha sonraları, Karayib Denizi’nde korsan lardan kalması muhtemel olan gömülü altınları arama ya çıkan define avcıları yanlarına radyestezistler de al mışlardı. Radyestezinin, maden ve su arama çalışmalarının dışına taşan ve majik   amaçlardan ziyade pratik yarar lar sağlayan daha geniş bir uygulama sahasına kavuş ması, Bleton’dan yaklaşık bir yüzyıl önce Fransa’nın aynı bölgesinde yaşamış olan Jacques Aymar sayesinde gerçekleşmiştir. 1662 yılında. Lyons yakınında doğan Ay mar, daha henüz delikanlılık çağmdayken, çevresinde, su bulma yeteneğiyle tanınmıştı. Nitekim, adını radyestezi tarihine yazdıran asıl yeteneği de, bir yeraltı kay nağım ararken ortaya, çıkmıştı: Elindeki radyestezi çu buğu şiddetli b ir şekilde şekilde bükülünce, Aymar, durduğu yerde bir b ir kuyu, açılması için tali ta lim m at vermişti. Fakat, Fakat, sondaj yapanlar, su yerine, bir cinayete kurban gitmiş olan bir bayanın başına rastladılar. Daha sonra, Aymar’la birlikte, ölenin evine gidilmiş ve kuşku altında bulunan herkes biraraya toplanmıştı. Aymar, radyestezi çubuğunu, sırayla bu kişilerin üzerlerine doğru tutmuş ve çubuk sadece bir kişiye, bayanın kocasına karşı tep ki göstermişti. Bunun üzerine oradan kaçan sanık, su çunu da böylece kabûl etmiş oluyordu. Bu radyestezik izleme olayından sonra, Aymar, giderek, suçluların suçluların ve katillerin tespiti amacıyla sık sık aranan bir 'psişik dedektif    hâline geldi.  Ay  A y m a r 'ın 'ı n radyestezik izleme   çalışmaları arasında en önemli ve ilginç olanı, 1692 yılında Fransa’da olay yaratan ve kendisini de üne kavuşturan vakaydı. Bu va ka, resmî görevlüer, doktorlar ve hâkimler tarafından ayrı ayrı belgelendirilmiş olduğu ve ayrıca, bir radyestezistin yakın zamanlarda olmuş olayları izleme yete neğinin kesin bir kanıtını gözler önüne serdiği içir-, radyestezi ile ile ilgili ilgili olan hemen hem en her kitapta kitap ta geçerLyons’da bir şarap tüccarı ile hanımı öldürülmüştü. îlx. önce cinayet mahalline gelen Aymar, sanıldığı gibi iki değil üç katilin bulunduğunu açıklamıştı. Daha sonn., elinde radyestezi çubuğu ile, yaya olarak, katillerin kaç tığı yolu tespit etmeye başlayan Aymar, günlerce, çubu ğunun gösterdiği yönü izlemiş, katillerin Rhone nehri ni geçtikleri yeri, konakladıkları hanları birer birer bul muştu. En sonunda, radyestezi çubuğu, Aymar’ı, 230 km. kadar ötedeki Beaucaire kasabasına, orada da kasaba nın hapishanesine götürmüştü. Çubuk, hapishanede, ba sit bir hırsızlık suçundan henüz yeni tutuklanmış olan bir şahsa tepki gösterince, Aymar, katillerden birinin o olduğunu belirtmişti. Aym ar’la ar’la birlikte b irlikte Beaucaire’e Beau caire’e kadar gelen yetkililer, sözkonusu cinayetten hiç haberi olmadığını söyleyen bu tutukluyu, Aymar’ın izlemiş ol duğu yoldan Lyons’a geri götürerek, geçmiş olduğu yer leri teker teker kendisine gösterince, tutuklu da her şe yin böylesine belirgin bir şekilde açığa çıkması karşı sında dayanamamış ve suçunu itiraf etmişti. Katil, da ha sonra verdiği yazılı ifadede, Aymar’ın tespit etmiş olduğu her hususu doğrulamış ve iki kişi olan suç or taklarını taklarının, n, P ireneler iren eler’’i aşarak, aşarak, Ispan Isp anya ya’’ya kaçtıklarını anlatmıştı. Aymar, kaçan katilleri de izlemesine rağmen, artık çok geç kalınmıştı.  Ay  A y m a r, daha da ha son so n r a lar la r ı, P a r is’ is ’ te b a z ı s a lon lo n g ö s t e r i leri yapmış ve hattâ, Conde Prensi tarafından, birtakım karmaşık deneylere de tâbi tutulmuştu. Ancak, bu de neylerde pek başarılı olamamıştı.  Ay  A y m a r'ın r' ın,, radyestezik izleme ’nin yanısıra, öncülü ğünü yaptığı bir diğer sahanın da, harita radyestezisi olduğunu rahatlıkla iddia edebiliriz. O tarihlerde, top rak sahiplerinin arasında sık sık sınır anlaşmazlıkları çıkıyordu. Aymar’ın görevi de, kaydırılmış olan sınırla rın orijinal hattını bulmak oluyordu. Önemli olan hu sus, Aymar’ın bu işi, arazi üzerinde gerçekleştirdiği gibi, sadece plânlardan yararlanmak suretiyle de yaptığına dair kanıtların kanıtların m evcu t olmasıdır. olma sıdır. Fakat, Fakat, Engizisyon, radyestezi çubuğunun sınır anlaşmazlıklarında kullanıl masını 1701 yılında yasaklayınca, Aymar’ın bu tür uy gulamaları da son bulmuştu. Bugün, yaklaşık 300 yıl sonra, Aymar’ın bu başarılı radyestezi çalışmalarını değerlendirdiğimizde, Aymar’ın, gerçekten de, radyestezinin ufkunu su ve maden arama ya yönelik uygulama sahalarının ötesine doğru açan ili büyük radyestezist olduğunu görüyoruz. e — Radyestezi Çalışmalarında, Sarkaç Kullanımı Radyestezi'de ’sarkaç’  kullanımının kökeni, rahip ler ve kâhinlerin, kehanette bulunmak ve Ruhsal Var lıkla rla irtibat irtibat kurmak amacıyla amacıyla sarkaç kullandı kullandıkla kları rı kadim çağlara kadar dayanır. Eski Çin Sülâleleri'nden kalan belgelerde, iyi ve kötü alâmetleri belirlemek ama cıyla, ipekten bir ipliğe asılmış olan bir yüzüğün kulla nılabi nılabilec leceğinden eğinden bahsedilmek bahsedilmektedir. tedir. R om a İmparatoru İmp aratoru  Vale  Va lens ns,, Î.S Î. S . 370 y ılla ıl larr ınd ın d a , s a r k a ç k u llan ll anaa rak, ra k, h a lefi le fin n in ndını belirlemeye çalışan bazı kimseleri ölümle cezalan dırmıştı. Sarkacın radyestezik kullanımına ilişkin ilk kayıt lara, 18. Yüzyıl’m sonlarında Fransa’da kuyu sahalarının belirlenmesi sırasında sarkaç kullanıldığından bahseden bazı belgelerde rastlamaktayız. Daha sonra, 19. Y üzyıl’ üz yıl’da da,, Sp Spiritüa iritüalist list çevrelerd çev relerde, e, orta çağın ’majik’    uygulamalarından kalan ve’yüzük v° disk’    adıyla bilinen bir'Ruhsal Varlıklar’la irtibat kur m a ’    tekniğinin kullanıldığını görüyoruz. Bu teknik, ipek ten bir ipliğin bir ucunda asılı duran bir altın ya da gümüş yüzüğü, üzerinde 'evet' v e'hayır'  kelimeleri yazı lı olan ve bir parşömene çizilmiş bulunan bir diskin yukarısında tutmaktan ibaretti. 'Majisyen’,  önce, danış mak istediği Ruhsal Varlığı, kendine özgü metodlarla çağırıyor ve sonra, ipliği başparmağı ile işaret parmağı arasında tutarak, sözkonusu Varlığa sorular yöneltiyor du: Yüzüğün, disk üzerinde yaptığı dönüşler, Varlığın yanıtlarını belirtiyordu (2). 1850 1850’’lerin Fransız Spiritüalistleri, Spiritüa listleri, yüzüğün yüzü ğün yerine basit bir sarkaç ya da çekül kullanmak ve bunu bir şa rap bardağının üzerinde tutmak suretiyle bu tekniği ba sitleştirdiler. Çekülün, bardağın kenarında oluşturduğu darbeler, basit bir şifreye göre yorumlanıyordu: Tek bir darbe, ’evet’,  iki darbe ise,’hayır’    anlamına geliyordu. Fransız Fransız Doğa Tarihi Müzesi' Müze si'nin nin M üdürü olan M. Chevreul, basitleştirilmiş şekliyle bu tekniği incelemeye koyuldu ve üzerinde bir dizi deney yürüttü. Chevreul’un bu deneyleri, bazı Fransız radyestezistlerin ilgisini çek mişti. Bu radyestezistlerin arasında yer alan birkaç Ka tolik rahip, radyestezistlerin geleneksel aleti olan çatal lı dal yerine, ’daha hassas’  olduğunu olduğ unu ileri ileri sürdükleri sürdü kleri sarkacı kullanmaya başladılar. Gerçekten de, klâsik radyestezi çubuklarıyla yaptıkları deneylerde başarısız olan radyestezist adayları, sarkaç kullandıklarında sonuç ala biliyorlardı. Sözkonusu Fransız rahipler arasında en ünlüsü,  Av  A v r u p a ’nın ’n ın e n b ü y ü k r a d y e s tez te z ist is t leri le rin n d e n b i r d iğe iğ e r i ola ol a n  Ab  A b b é M e r m e t ’ti ’t i (1866 (18 66-19 -1937 37). ). M e r m e t ’in, 1890 18 90'la 'lard rdaa b a ş layan ve kırk yılı aşkın bir süre boyunca devam eden çalışma yaşamı, radyestezi’nin muhtemel uygulama sa halarına ilişkin geniş bir bilginin giderek ortaya çıktığı döneme rastlamış ve hattâ, bu yeni uygulama sahaları için, gerçekleştirdiği çalışmalarla bir ilhâm kaynağı oluşturmuştu. Abbé Mermet, Merm et, m aden ve su damarları dam arları bulmasının yamsıra, Jacques Aymar’m öncülüğünü yap tığı ’radyestezik izleme’    sahasında uzmanlaşarak kayıp kişileri izlemiş, uzaktan hastalık teşhisi uygulamaları yapmıştır. Bu çalışmalar sırasında kullandığı 'sarkaçla radyestezi'   teknikleri, günümüzde aynı uygulama saha larında sarkacın kullanılma şeklinin ilk örneklerini oluş turmuştur.  Ab  A b b é M e r m e t ’in ’i n en ünlü ün lü ’radyestezik izleme’    vakası, İsviçre’de kaybolan bir çocuğu izlemesi ile ilgili olanı dır. Mermet’in sarkacı, altı yaşındaki çocuğun bir kartal tarafından kaçırıldığını belirlediğinde, kendisine inanan olmamıştı. Sonunda, kayıp çocuğun cesedini, bir dağın üzerindeki bir kartal yuvasında buldular. Çocuğun giy sileri ile ayakkabılarında hiçbir hasara rastlanmadığın dan, oraya kendisinin tırmanmış olması ihtimali de or tadan kalkıyordu. Radyestezi tarihinin 20. Yüzyıl'm başlarına rastla yan bu döneminde, radyesteziye duyulan ilginin de gi derek arttığını görüyoruz. 1912 ve 1913 yıllarında, Fran sız Henri Mager, radyestezi üzerine üç kalın kitap ya yımladı (3). Mager, bu kitaplarıyla, radyestezide sarkaç kullanımının yayılmasına büyük bir katkıda bulundu. 1920 yılında Alman radyestezistleri, radyestezinin araş  « I n t e r n a t ion io n a l V e r e i n d e r W ü n s c h e ltırılması amacıyla, «I rutenforscher»   (Uluslararası Radyestezi Çubuğu Araş tırıcıları D erneği’ni ern eği’ni ) kurdular. Bu yıllarda, dünyanın diğer bir köşesinde, bir radyesteziste, bir resmî görevli olarak iş verildiğini görü yoruz. H indistan'da indistan 'da yaşayan Binbaşı Binb aşı Charles Charles Aubrey Aub rey Pogson, Ekim 1925 tarihinde, Bombay Hükümeti'nin resmî Su Arayıcısı olarak çalışmaya başlamış ve birkaç yıl süreyle bu görevde kalmıştı. Bölgede kıtlık vardı ve çiftlikler ile köylerde de sürekli olarak kuraklıktan şi  In d ian ia n J o u r kâyet ediliyordu. Hindistan’da yayımlanan Ind nal of Engineering   dergisi, Pogson’un başarılı çalışma ları hakkında şunları yazmıştı:  «B  « B inb in b a ş ı P o g s o n , g ö r ü ldü ld ü ğ ü kada ka darı rıyl yla, a, su b u lma lm a k amacıyla özel olarak yapılmış makinelerin başarısız ol duğu zamanlarda su bulabilmektedir. Bu, ilginç bir du rumdur. Binbaşı Pogson’un belirlediği noktalo,r üzerin de açılan 49 kuyunun, sadece ikisinde su çıkmamıştv.  Bu,  Bu , ü z e r ind in d e d u rulm ru lma a sı g e r e k e n b ir b a ş a r ıdır ıd ır.» .» Pogson, resmi radyestezistlik görevi sırasında tam 465 yerde su bulmuştu; bunların 196’sı içme suyu ola rak, 266’sı da sulama için kullanılan nitelikteydi. Başarı oram, % 97 olarak hesaplanmıştı. hesaplanmıştı. B om bay ba y Hükümeti, Hüküm eti,  « B o m b a y H ü kükü 1925-1927 yılları arasında yayımladığı, «B meti'nin Su Arayıcısı’nm Çalışmaları Hakkında Rapor» («Report on the Work of the Water Diviner to the Government o f B om bay») ba y») başlıklı başlıklı bir dizi dizi raporda, Pogson’un tüm faaliyetini kayda geçirmişti. İngiltere’ye döndüğünde, kavuştuğu ün ve askerî kariyeri sayesinde, radyestezi hakkındaki düşüncelerdeki olumsuz havayı hatırı sayılır derecede değiştirmeyi başaran Pogson’a, sonunda, birçok yerel devlet kurumunca iş verilmişti.  Ayn  A ynıı y ılla ıl larr d a, A vu vust stra raly lyaa H ü k ü m e t i de, de , k ıta ıt a n ın k u rak ra k topraklarında çalışmak üzere, b ir radyestezisti radyestezisti resmî resmî görevli olarak işe alıyordu. Birinci Dünya Savaşı sırasında Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yapmış olan İngiliz Kuvvetleri için en miı- him mevzû susuzluktu. Türkler çıkarma yapan kuvvet lerin susuzluktan kırılacağını düşünüyorlardı. Nitekim, su ikmali, Malta’dan büyük su gemileri ile yapılıyordu. Bu hem çok zaman alan, külfetli bir işti, hem de yeter sizdi. Sıcak çok fazla idi ve su ikmali en mühim bir problem olarak ortaya çıkmakta ve gün geçtikçe de ken disini daha şiddetli olarak hissettirmekte idi. Mevcut çeşme ve pınarlar ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktı. İhtiyaç ve şartlar çok ciddi ve tehlikeli bir hal al dığı esnada generallere, Sapper Kelly isminde bir su bulucunun mevcudiyetini haber verdiler. Sapper Kelly  Av  A v u str st r aly al y a H a z ır K u v v e tle tl e ri'n ri 'nee m e n s u p t u v e süv sü v a ri tu gayında idi. Hemen çağırıldı ve eğer böyle bir kabiliyeti varsa yer altındaki suların nerede olduğunu göstermesi istenildi. Kelly, ertesi sabah tetkikatına başladı ve otuzdan fazla yeraltı suyunun bulunduğu yeri işaret etti. Bütün bu yerlere sondajlar yapıldı ve her insana günde 4,5 litre düşmek üzere, tam 100.000 insana yetecek kadar su bu lundu. lundu. Bu buluşun ne derece önem li olduğu, askerden başka binlerce katır ve atın bulunduğu düşünülürse da ha iyi anlaşılır. Çünkü bir katır yirmi insanın içtiği su yu içebilir, Sapper Kelly’nin bu esnada kullandığı alet küçük bir parça bakırdı. Kelly bunu elinde tutuyor ve ona ba karak nerede suyun bulunduğunu ve ne kadar derinlik te olduğunu söyleyebili söyleyebiliyordu. yordu. Halbuki bu tecrübeden önce mühendisler su bulmak için bir çok araştırmalar yapmışlar ve başarılı olamamışlardı, 1930 yılında Fransa’da, Katolik rahip Abbé Alexis Bouly, sarkacın radyestezideki kullanımını tanımlamak amacıyla «radiesthésie» kelimesini buldu ve ilk radyes « L 'A s s o c i a t i o n d es A m is d e la R a d i e s tezi demeği olan «L thésie» yi kurdu ku rdu.. Bunu, 1933 yılında, İngiliz İng iliz RasyestezistRa syestezist- ıer Derneği (British (Br itish Society So ciety o f D ow sers). se rs). 1937 1937''de Al manya, daha sonra da Belçika, İsviçre, İtalya ve diğer birçok ülkedeki radyestezi dernekleri izledi. 1931’de, Kanada’daki İngiliz Columbia’sı Hükümeti, yüzyılımızın en ünlü radyestezistlerinden biri olarak ün yapacak olan Bn. Evelyn Penrose’u, resmî görevli ola rak işe aldı. Bn. Penrose, Kanada’da çalıştığı yıllarda, sadece su bulmakla kalmamış, çeşitli madenler ile pet rol de bularak, % 90’ı aşan bir başarı oranına ulaşmıştı.  « S ınır ın ırss ız M a c e r a » Bn. Penrose, radyestezi çalışmalarını, «S (Adventure Unlimited, London, 1958) adlı kitabında an latmaktadır. Pogson ile Bn. Penrose’u, açtıkları yoldan, diğer bir çok radyestezist de izlemeye başlamıştı. Alman Hükü meti, aşırı derecede kurak bir sömürge olan Alman Güney-Batı Afrikası'na, su bulmada ve çiftlikler kurmada yardımcı olsun diye, Von Uslar adında bir radyestezist gönderdi. Von Uslar, % 81 oranında başarılı olmuştu. 2. Dünya Savaşı'nda ise, Alman Mareşali Rommel, Kuzey Afrika’da ve İtalyan Ordusu da Arnavutluk’ta radyestezistler kullanmışlardı. Daha sonra, Kenneth Roberts’in radyestezist Henry Gross hakkında yazdığı kitabın yayımlanması ile, 1950’ p a t lerde, Amerika'da radyesteziye duyulan ilgide bir pa lama   olmuştu. En sonunda, Amerika’da da 1961 yılında bir radyestezi derneği kuruldu. Daha yakın zamanlarda ise, Vietnam’daki Amerikan Denizcileri'nin, Vietko Vie tkong ng tünelleri tünellerinin, nin, m ayınlarının ve gömülü göm ülü tüfeklerinin gizli yerlerini tespit etmek etm ek amacıyla radyesteziden yararlandıkları açıklanmıştır.  Am  A m e r ika ik a n R a d y e s tez te z ist is t ler le r D e m e ğ i ’nd ’n d e n C h r ist is t o p h e r Bird, 1973 yılında Prag'da (Çekoslovakya) toplanan Bi rinci Uluslararası Parapsikoloji ve Psikotronik Kongre si'ne, Amerikan Basını'nm büyük bir ilgi gösterdiği bu uygulama hakkında ayrıntılı ayrıntılı bir b ir rapo ra porr sunm su nmuştur uştur ( 4>. 2. BÖLÜM RADYESTEZİ BİLİMSEL ETÜDLERİ «Bütün maddeler bir ışın neşrederler ve beşeri beden, aynen bir telsizin alıcısı gibi faaliyet göstererek, bu ışını zapteder.» W. H. Trind er a — Radyestezi’nin Tanımı ve Etimolojisi ’Radyestezi’,  su ve maden gibi maddelerin ya da  g ü ç alanalanbelirli hedeflerin neşrettikleri ışınımlar’  ı ya da gü ları’m   bir alet aracılığıyla ve bazen de aracısız olarak zaptetmek suretiyle, bunların yerlerini, belirli durumla rını, çeşitli özelliklerini tespit etme yeteneğidir. Radyestezi (Radiesthésie) kelimesi, ışınım   anla mına gelen Grekçe ’radi’    ilehassasiyet  anlamına gelen Latince ’esthésie’    kelimelerinden meydana gelmiştir. Dolayısıyla, ’ışınım hassasiyeti' demektir. dem ektir. B ir Fransız rahibin bulduğu bu kelimenin yamsıra, aynı fenomeni tanımlamak üzere îngilizler de ’doıosing’    kelimesini kul lanırlar. b — Radyestezi Medyomu ve Kullanılan Aletler Radyestezi'de, ’radyestezist'  ya da’radyestezi med  yo  y o m u ' dediğim ded iğimiz, iz, radyestezi radyestezi uygulaması uygulam ası yapan kişi ile ile hedef hede f arasında, arasında, radyestezik radyestezik tepki göstermek gösterm ek suretiyle suretiyle  e n d i k a t ö r   vazifesi görenradyestezik aletler   çok çe bir en şitlidir. Bunları, başlıca iki sınıfa ayırabiliriz: 1. Radyestezi çubukları çubukları (baguette, dow sing r o d \ 2. Sarkaçlar (pandule, pendelum pen delum ). Radyestezi çubukları arasında, en klâsik olanı, çatal lı dal’dıv.   Çatallı dallar, tradisyonel olarak,  fı  f ı n d ık   ağa cından yapılır. Fındık ağacı, majik özellikleri olduğuna inanılan ve tılsımlar, nazarlıklar yapmada kullanılan bir ağaç olmasından ötürü kullanılıyor olabilir. Ancak, gü nümüzde, çatallı çubukların daha başka malzemelerden de yapıldığını görüyoruz: Balina çubukları (balinanın ağzındaki süzgeç çubuklarından elde edilir), plastik, tel (daha ziyade bakır ) ve metal çubuklar gibi.  k ö ş e l i m e tal ta l ç u b u k l a r   (L-çuÇatallı çubuk yerine, kö bukları) ve düz, esnek bir çubuk da kullanılabilir. Hat ta, bunların en hassas olanının köşeli metal çubuklar olduğu söylenmektedir. Çatallı çubuklar ve bunları tutma şekilleri çok çe şitlidir. Ancak, genellikl genelliklee yapılan uygulama şudur: şud ur:  Av  A v u ç lar la r y u k a r ıya ıy a b a k a c a k ş ekil ek ildd e , çata ça tall llıı d a lın lı n ya d a çubuğun her iki kanadı dışarıya doğru açılarak, çok sıkmadan tutulur. Çubuğu, yere paralel ve ucu ileriye bakar bir şekilde tutabileceğimiz gibi, ucunu yukarıya yönelterek de tutabiliriz. Önemli olan, çubuğun ucunun yukarıya kalkarak ya da aşağıya eğilerek aranan hedefe ilişkin bir tepki göstermesidir. Radyestezistler, bu tep kiyi elde etmek için hareket hâlinde olurlar: Ya yürür ler, ya dönerler ya da ritmik beden hareketleri yapar lar. Çatallı çubuğu diğer radyestezik aletlerden ayıran bir özelliği de nötr durumuna kendiliğinden dönmeme sidir; her radyestezik tepki ertesinde tekrar ayarlan ması gerekir. Köşeli metal çubukların kullanımı özellikle Ameri ka'da çok poptilerleşmiştir. Çok basit bir şekilde, tel askılardan da yapılabilen bu çubuklardan iki tanesi bir arada kullanılı kullanılır. r. D irsekler gövdeye yapıştırıl yap ıştırılır, ır, kollar birbirine paralel olarak ileriye bakar ve başparmaklar üstte kalacak şekilde çubukların kısa kenarlan elde tu tulur; uzun kenarlar, böylece, yatay ve birbirine para lel lel b ir şekilde ileriye bakarlar. Radyestezist Rad yestezist hareket hâlindeyken, çubuklardan üç değişik şekilde tepki gele- bilir: Ya içeriye doğru dönerler ve birbirlerini keserler ya dışarıya doğru dönüp bir geniş açı oluştururlar ya da paralelliklerini koruyarak, ikisi birden belirli bir yö ne dönerler. Çubukların en az kullanılan türü ise düz, esnek çu buklardır. Bunlar da çatallı çatallı çubuklar çubu klar gibi ço k çeşitli çeşitli malzemelerden yapılabilir, bir bağ çubuğu ya da bir oto mobil radyosunun anteni bu amaçla kullanılabilir. Rad- yestezistler çubukları ince ucundan tutar ve bir aşağıya bir yukarıya doğru hafifçe salınım yaptırırlar. Çubuk, radyestezik tepki gösterdiğinde, dönmeye başlar. Radyestezi çubuklarının bazen çok şiddetli bir tep ki gösterdikleri de olur. Tepkinin şiddetinden çatallı da im kabuğunun radyestezistin elinde soyulduğu, çubuğun kırıldığı, radyestezistin el ve kollarının büküldüğü, hat ta radyestezistin dengesini kaybettiği görülmüştür. Sarkaçlar ise, prensip olarak, bir ipin ya da zincirin ucuna bağlanmış bir ağırlıktan oluşur. Bugün artık ça tallı dalın yerini almış olan ve radyestezistlerin en çok kullandıkları alet olan sarkacın birçok çeşidi vardır.  Ahşa  Ah şap, p, cam ca m , m eta et a l ve taş ta ş g ibi ib i ç e ş itli it li m a lze lz e m e lerd le rdee n ve hatta cep saati, altın yüzük gibi uygun objelerden de yapılabilir. Sarkaçların biçimi ve ağırlığı da gene rad yestezistin arzusuna göre değişir. Ancak, top gibi küre sel olanların, diğerlerine nazaran daha dengeli olmala rından ötürü, birçok avantajları vardır: Örneğin, arazi de kullanıldıklarında, rüzgârdan diğerleri kadar etkilen mezler. Radyestezist, sarkacın ipini, belirli bir yerden, sağ elinin baş parmağı ile işaret parmağı arasında tutar ve kolunu, yatay yatay olarak olarak serbest serbest bırakır. bırakır. İpin boyu çok önemli olduğundan, ipin geriye kalan kısmı, boyunun ayarlanabileceği basit bir mekanizmaya (bu, ipin sarıl dığı bir çubuk ya da bir makara olabilir) ya da serbest parm aklara sarılabili sarılabilir. r. Radyestezist Ra dyestezist sarkaca hafif ha fif bir salınım hareketi verir. Sarkacın boyunun ayarlı olması hâlinde, salınım hareketi hedef üzerinde, örneğin, daire vi harekete dönüşecek, dönüşec ek, sarkaç dönmeye başlayacak başlayacaktır. tır. Bu, sarkacın gösterdiği radyestezik tepkidir. Tepkinin türü, sarkacın malzemesine, hedefe ve radyesteziste gö re değişir. 64 Çeşitli radyestezi sarkaçları Sarkacın boyu denildiğinde, ağırlığın en alt nokta sından iki parmağın tuttuğu uca kadarki ‘ujzunluk kaste dilmektedir. Boyunun ayarlanması da, sarkacın, belirli bir hedefe hangi boyda radyestezik tepki gösteriyorsa o boya getirilmesi demektir. Bazı durumlarda, örneğin harita radyestezisi’nde, sarkacı hedefin tam üzerinde tutmamız mümkün ola mayacağından, bir 'anten'  kullanmak zorunda kalabili riz. Böylece, anten, bir endikatör olan sarkacın, hedefi noktalayıcı bir uzantısı şeklinde faaliyet gösterecektir. Serbest kalan sol el ya da gene sol ele alman ucu sivri bir obje, örneğin, bir kurşun kalem, çorap şişi ya da şapka iğnesi, anten işlevini görebilir. Sarkaç harekete geçirildikten sonra, anten, dikey olarak tutulur ve tara nacak objenin ya da haritanın üzerinde gezdirilir. Sar kacın tepki gösterdiği anda antenin belirlenmiş olduğa yerler de böylece noktalanmış olur. Radyestezik çalışmalar sırasında, aranan maddenin bir örneği, o maddenin bulunmasına yardımcı olsun di ye kullanıldığı takdirde, bu örneğe 'tanık'  denilir. Örne ğin, çatal çubuğu tutan ele ya da çubuğun üzerine bir kurşun parçası konulursa, çubuk sadece kurşun damar larının üzerinde tepki gösterecektir. Aynı şekilde, sar kacı tuttuğumuz sağ elimize böyle bir örnek alırsak, yahut içi hoş bir sarkaç kullanıp, örneği bunun içine yerleştirir yerleştirirsek, sek, sarkaç sadece b u örneğin ait ait olduğu madde üzerinde belirli bir hareket yapacaktır. TaniKlar’ın kullanımına, özellikle radyestezik izleme   uygula malarında başvurulur. Tanıklar gibi renklerin de sarkacı sadece belirli bir m addeye add eye tepki gösterecek göstere cek şekilde ayarlayıc ayarlayıcıı etkileri etkileri vardır. vardır. Tanık kullanımın kullanımında, da, bir m addenin adde nin neşrettiği ışınımlar kendi cinsinden bir parçanın ışınımları ile na sıl sempatize oluyorsa, aynı şekilde, kendilerine özgü dalga uzunluklarına sahip olan renklerin de, ışınımla rında aynı dalga uzunlukları bulunan maddelerle sem patize olacağını düşünebiliriz. düşünebiliriz. Ancak, renkli sarkaçlar kullanmak bir uzmanlık işidir. Radyestezik çubuklar ile sarkaçların, çok çeşitli türden radyestezik tepkiler gösteren birçok varyasyon ları da vardır. Bazı radyestezistler ise, kendilerine özgü aletler kullanırlar. Yorkshire’lı (İngiltere) radyestezist Willie Donaldson, avucuna bir madenî para koyar, bir yeraltı su mecrasının üzerinden geçtiğinde bu para ken diliğinden tersine döner. Ünlü Amerikalı radyestezist  Ve  V e r n e C a m e ron ro n , ’aurametre’, ’petrolometre’    gibi birçok değişik radyestezi aleti geliştirmiştir. Ancak, bütün bu aletlerin çeşitliliği karşısında, karşısında, radyestezik hassasiyetin hassasiyetin  en dika ka-radyestezistin kendisinden geldiğini düşünerek, endi t ö r ne kadar kada r basit olursa o kadar kad ar iyidir iyid ir diyebiliriz. diyebiliriz. Bazı radyestezistler, hiçbir alet kullanmazlar. Örne ğin, 18. Yüzyıl’ın ünlü Fransız radyestezisti Bleton, bir su mecrasının mevcudiyeti karşısında, herhangi bir alet kullanmaksızm radyestezik tepki gösterirdi, ki bu tür radyestezistlere ’Hidroskop'   da denilir. c — Çek Bilim Adamları ve Radyestezi Etüdleri Çek bilim adamları Zdenek Rejdak ile Karel Drbal, radyestezi konusuna değinerek şöyle demektedirler: 32  « B e ş e r î v a r lık lı k lar la r v e tüm tü m canl ca nlıla ılar, r, y a k ın sam sa m a n a ka dar Batı bilimi tarafından bilinmeyen bir enerji türü ile dolup taşmaktadırlar. Bizim   psikotronik enerji adını verdiğimiz bu   biyoenerji,  P K ’yi ’y i o l u ş t u r u y o r g i b i d i r ;  es a sın sı n ı t e ş k il e d i y o r ola ol a b ilir il ir.. H a ttâ tt â , radyestezi’nm de esa tüm psişik fenomenlerle ilgili olduğu ortaya çıkabilir.»  Biy  B iyoo - k o z m i k E n e r ji kavramı yeni yeni b ir şey değildir. Çinlilerin ’Chi’,  Hindular’m ’Prana’,  Polinezyalılarm ’Mana,  Kızılderililerin’Orenda’    adlarıyla andıkları Biyokozmik Enerji’yi, yakın zamanlarda Reichenbach Odik Güç’,  Dr. Keich da'Orgone Enerjisi’    adı altında, incele mişlerdir. Günümüzde ise, bu enerjiyi tanımlamak ama Biyoplaz azmik mik Ener En erjji' , ’Psikotr Psiko tronik onik E n e r j i ’Elo Elo pcıyla, ’Biyopl tip Enerji’  ve’N-ışmları’    gibi terimler kullanılmaktadır. Biyoplazm Biyo plazm ik Enerji' En erji'nin, nin, fizik bedenin ötesine ötesine ışı ışı nımlar yayan bir enerji alanı ya da Biyoplazmik bir Be den oluşturduğu gerçeğinin, Sovyet ve Batılı bilim adam ları tarafından ortaya konulduğunu biliyoruz (5). Aynı bilim adamları, fizik ve Enerji Bedenleri arasında, ato mik, moleküler ve plazmik seviyede olmak üzere, sıkı  « B i r canl ca nlın ının ın bir ilişki bulunduğunu da belirtmişlerdir: «B  en  e n e r j isi is i , f i z i k î h ü c r e l e r ile il e c.aha c.aha h a r e k e t li ola ol a n b iyo iy o p lazla zması’ndan oluşur.»  « Y a ş a m ın S ırr ır r ı»   (The SecDr. Georges Lakhovsky, «Y ret of Life) adlı kitabında, fizikî hücrelerin enerjetik yapısından bahsederken şöyle demektedir:  « Tüm Tü m can ca n lıla lı larr d a k i h ü c r e -or -o r g a n ik ü n ite it e s i, ç o k y ü k sek bir frekanstaki ışınımları neşredebilen ve soğurabilen bir elektro-manyetik rezonatörden başka bir şey de  ğil  ğ ild d ir.» ir .» d — Sovyet Bilim Adamları ve Radyestezi Etüdleri Sheila Ostrander ve Lynıı Schroeder, artık konusu  « S o s y a lis li s t nun klâsik bir referans kitabı hâline gelen «S ülkelerde Psişik Keşifler»   (Psychic Discoveries Behind the Iron Curtain, London, Abacus, 1973) adlı yapıtların da şu satırları yazmışlardı:  «R  « R a d y e s t e z i ç u b u ğ u n u n b ir su m e c r a s ının ın ın ü z e r ind in d e neden tepki gösterdiğini... henüz hiç kimse açıklayamomaktadır. Belki de,  biyoplazmik beden, radyestezi ile diğer olağandışı yeteneklerin açıklanmalarını sağlayacak olan  eksik bağlantı’mreta kendisidir.» Ostrander ve Schroeder’in belirttiğine göre, Sovyet bilim adamları, radyestezinin neden’  ini i ni araştırmaya başladıklarından beridir bazı hususlar üzerinde özellik le durm aktadırlar. aktad ırlar. Sovy So vyet etler’e ler’e göre, su, su, m ineral inera l gibi  g ü ç alan al anla ları rı   çev maddeleri, mahiyeti henüz bilinmeyen gü relemekte ve bazı şahıslar da bu güç alanlarını hissede bilmektedirler. Peki, acaba bu nasıl gerçekleşmektedir? Belki de, PK teorilerinde ileri sürüldüğü gibi (6), beşerî bedenin kendi güç alanı, radyestezik hedeflerin alanları ile etkileşmektedir. Sovye So vyett radyestezi deneyleri sırasında sırasında süj elerden alman alman ECG’ler ECG’ler ( elektroka elek troka rdiyogram rdiyo gram lar), lar), süje bir radyestezist olsa da olmasa da, bedenin gene de, bilinç dışı na ait bir seviyede radyestezik bölgeleri kaydettiğini belirleyici nitelikteydi. Sovyet deneylerinden alman so nuçlardan anlaşılmaktadır ki, bedenin hassasiyeti ger çekten de şaşırtıcıdır. Beşerî beden, yeraltı su mecrala rını, madenleri, yeryüzünün değişen manyetik alanları nı, binaların içindeki ve dışındaki elektrik kablolarını, öteki beşerî bedenlerin elektrostatik ve elektromanyetik alanlarını yansıtacak hassasiyettedir. Sovyetler, radyestezi çubuğunun kendi başına bir mekanizmaya tutturularak arazi üzerinden geçirilmesi hâlinde, çubukta hiçbir tepkinin oluşmadığını söylemek tedirler. Sovyetler biliyorlar ki, beşer, Parapsikoloji’nin diğer bütün alanlarında olduğu gibi, radyestezik siste min de en hayatî parçasını teşkil etmektedir. Radyestezi’de, beşerî organizmanın yerini herhangi bir cihazın alması sözkonu sözk onusu su olamaz. Aranan hedefin hed efin neşriyatını tespit eden esas cihaz, radyestezist’in bizzat kendisidir. Bu durumda, çatallı dal, bağ çubuğu ve sarkaç gibi radyestezi aletleri de sadece yardımcı bir işlev görürler ve bu işlevleri, bir ampermetre ya da voltmetre’nin endikatör ibresi gibi çalışmaktan ibarettir. 1974’de, Moskova’daki Hidrojeoloji ve Mühendislik Jeolojisi Bilimsel Araştırma Enstitüsü'nden iki jeolog, Karelya, Ukrayna ve Tacikistan’da çeşitli fotojeolojik,  je  j e o f i z i k ve jeo je o k i m y a s a l m e t o d l a r k u lla ll a n ıla ıl a r a k yü yürü rütü tüle len n mineral min eral incelem elerinin sonuçlarını son uçlarını rapor rap or ettiler. ettiler. N. N. Sochevanov ve V. S. Matveev adındaki bu iki jeolog, kı sa bir süre önce Sovyetler Birliği’nde geliştirilmiş olan BPM olarak bilinen belirli bir metodun yararlarını vurguluyoıiardı. Öteki tekniklerle birlikte, hava ve yer in celemelerinin sonuçlarından teşhis edilen BPM anoma lilerinin (7) de birkaç önemli maden cevheri yatağının tespit edilmesinde son derece yararlı olduğu görüldü. Sochevanov ve MoskovalI üç jeolog, daha yakın zaman larda yayımlad yay ımladıkları ıkları b ir tezde, tezde, B P M ’nin, nin, özellikle su kuyularının yerlerinin tespit edilmesini kapsayan diğer b irço ir ço k uygulama uygulama alanı alanını nın n döküm dökü m ünü yapmaktadırlar. BPM arama teçhizatının olağanüstü ucuzlukta, gayet hafif ve yapımının basit olduğunu da eklersek, bu ka dar önemli olan yeni bir metodun Batı’daki bilim çevre lerince böylesine ihmal edilmiş olması insana tuhaf gel  «B iyoo -Fiz -F izik ik M e t o d » ,   radmektedir. Sonuç olarak, BPM: «Biy yestezi’nin, bilim çevrelerinde kendisine saygınlık ka zandıran yeni bir isminden başka bir şey değildir! Jeolojik arama çalışmalarında uygulandığı şekliyle BPM hakkmdaki ilk tez, 1967 yılında V. S. Matveev tara fından yayımlandı (Isvestija Akademia Nauk Kazakskci SSR,  Ser Geol, No. 3, p. 76). Matveev, bu yazısında BPE:  «B  « B iyo iy o -Fiz -F izik ik E t k i l e r »   (radyestezik tepki) meydana geldi ğinde ellerin içinde serbestçe dönecek biçimde yapıl mış olan, ’ V ’    şeklinde bir dizi metal çerçeveden bahsedi yordu. Matveev, yürüyerek bir BPM incelemesi yapmaK  i çin, çin, sadece, katedilen he r b ir m esafe birim bir im i dahili dahilinde nde meydana gelen devir adedini kaydediyordu. Bu şekilde, Kazakistan’daki Tasti Butak somaki bakır yataklarıyla ilgili olan birkaç bakır-çinko sülfit cevheri kütlesi bo yunca bir dizi BPM kesitleri elde etti. Keşif sondajla rının yerel jeolojiyi biraz ayrıntılı olarak açığa çıkardı ğı alanları seçen Matveev, BPM donelerini, aynı temel hatları üzerinde elde edilmiş olan Bouguer yer çekimi, manyetik, dirençlilik ve ’kendiliğinden potansiyel’    ano malileri ile karşılaştırdı. BPM doneleri, jeofizik ölçüm lerin herhangi birine nazaran, yerel jeolojiye daha uy gundu; en büyük BPM anomalileri, yekpare sülfit cev heri kütlelerinin yüzeye yüzeye yaklaştığı yerler yer lerde de meydana meyd ana geliyordu. Böylece, bu ön araştırma, BPM’nin fizik ma hiyetini aydınlatmaktan uzaktı ama, m aden ade n keşfinde keşfind e  je  j e o f i z i k d o n e ler le r i t a m a m lam la m a d a b u m e t o d u n y ara ar a rlı rl ı b i r rol alabileceğini de ortaya koymuş oldu. BPM, hızla, Sovyet jeologları arasında büyük bir ilgi uyandırdı. Moskova'da, 1968 ve 1971 yıllarında bu konuyla ilgili seminerler düzenlendi. Moskova Devlet Üniversitesi'nin Jeoloji Bölümü Başkanı olan Dr. A.A. Ogilvy, 11-12 Nisan tarihinde Mos kova ko va Üniversi Ün iversitesi' tesi'nde nde düzenlenen Radyestezi Rad yestezi Semineri Sem ineri 'nin açılış konuşmasında şu açıklamayı yapmıştı:  «K  « K a d im r a d y e s t e z i a lanı la nınd nda a y e n i b ir d o ğ u ş u n , RadRa d y e s t e z i ’n in b ilim il im s e l t e m e lin li n in k e ş fin fi n in a r ife if e s ind in d e y iz. iz .  Ra  R a d y e s t e z i, sor so r u n ları la rı ç ö z m e d e k u llanı lla nıla laca cakk v e b i r ç o k çağdaş jeofizik metodun yerini alacaktır.... Beşerî bede nin yeraltı madenlerine ya da sularına tepki gösterme  ye  y e t e n e ğ in i n m i s t i k b ir yan ya n ı y o k t u r . » 1971'de düzenlenen ikinci seminere ise, Rusya’nın 40 kadar araştırma, jeoloji ve plânlama enstitüsünden gelen 100’ü aşkın bilim adamı katılmıştı. Bu seminerde, kuzeyde Finlandiya sınırından güneyde Hazar Denizi kı yılarına kadar uzanan bir bölgede, altın, kalay ve daha başka madenlerin aranmasına ilişkin olarak yürütülen, metodik bir radyestezi çalışmasından bahsedilmiştir.  Anc  A ncak ak,, 1971'de 197 1'de,, B P M a r a ş tırm tı rm ala al a rın rı n ın, ın , ilk il k a ndak nd akii görünüşüne nazaran çok daha problemli bir atılım ol duğu ortaya çıktı. Birçok değişik bilim dalından gelen bilim adamlarının işbirliği gerekiyordu; böyle bir iş birliği birliği kum ku m lana kadar, kadar, BPM BP M ’nin ’nin fizikî fizikî mekanizmasını mekanizmasını açıklamada pek fazla bir ilerleme kaydedilmesi umulamazdı. Ancak, böyle bir teorik ilerleme yoksunluğundan etkilenmeyen Soclıevanov ve Matveev, BPM'yi bir ara ma tekniği   olarak geliştirmeyi sürdürdüler (Geologiia  Ru  R u d n y k h M e s t o r o s h d e n i i ,   No. 5, p. 77, 1974). Bu bilim adamlarının yaklaşımlarını, şu iki örnekten öğrenebili riz: Kuzey Karelya’daki, bölgesel olarak geliştirilmiş olan bir magmatit (8) kompleks ile bağıntılı olarak, ender rastlan rastlanan, an, m aden ade n cevherini cevh erini haiz pegm peg m atit ( 9) kütleler bulunan Prekambriyum (10) metamorfik arazinin bir kaç yüz kilometre karesi üzerinde, radyestezik etüd ve fo to je o lojik lo jik helikopter incel incelemes emesi, i, b ir arada arada yürütül yürütül müştü. Elde tutulan bir BPM çerçevesi'nin (radyestezi aleti’nin) sapma açısı, 250 metrelik açıklıklarla yer alan bir dizi uçuş yörüngesi boyunca sürekli olarak gözlem leniyordu. Çerçevenin gösterdiği maksimum sapma açı larının kaydedildiği BPM anomalileri, hava fotoğrafları ile birlikte, ender rastlanan metal mineralizasyonu’nu haiz olduğu daha sonradan yapılan keşif sondajı ile ka nıtlanan yerel çatlak bölgelerinin krokilerinin çıkarılma sında işe işe yaramıştı yaramıştı.. Tacikistan' Tacikistan'ın, ın, Yukarı Yuk arı Paleozoik ( n ) kireçtaşlan ile lavlar’da polimetalik (l2) sülfit minerali- zasyonu bölgelerinin bulunduğu Karaminsky dağlarında yürütülen jeokimyasal arama çalışmaları, halihazırda, bazı ilginç yaygın anomalilerin teşhisine yol açmıştı. Çeşitli şiddetteki BPM tepkilerinin oluştuğu noktaların birleştirilmesiyle birleştirilmesiyle meydana getirilen getirilen harital haritalar, ar, maksi ma ksi mum tepkilerin jeokimyasal anomaliler ile uyum içeri sinde olduklarını gösteriyo göst eriyordu rdu.. Bu haritalar, başarılı keşif sondajlarının yürütülmesi için, yeterince ayrıntılı olarak incelenmişti. Sochevanov ve meslektaşları, daha sonraki yıllarda, Sovyetler Birliği'nde radyestezinin, maden cevheri küt lelerinin yanısıra su kuyularının da yerlerinin tespit edil mesinde ve hattâ mühendislik jeolojisi’ne ait problem lerin çözümünde başarıyla uygulandığına dair birçok örnek daha daha verm işlerdir (Geologiia Rudnykh Mestcrozhdenii,  No. 4, p. 116, 1976). Örneğin, Chelyabinsk yakınındaki bir bölgede, 1973 yılma kadar, jeofizik metodlar kullanılarak tespit edilen mevkilerde açılan 153 kuyuya kıyasla, dört BPM operatörünün tespit ettiği yerlerde tam 1120 kuyu açılmıştı. BPM ile tespit edil miş olan dört gruptaki kuru kuyuların oranı, %  6 ile 8,5 arasında değişirken, jeofizik metodla bulunan kuyu ların % 12,7'si kuru çıkmıştı. 10 yılı yılı aşkın b ir süredir süred ir BPM BP M araştırmaları araştırm aları yü ten ve bu çalışmalarıyla, Batı Dlinyası'nm gösterdiği il giden çok daha fazlasına lâyık olan Sovyet jeologları, BPE’nin ’zayıf elektromanyetik alanlar’    ile ilgili olduk ları teorisinin bu konudaki en araştırmaya değer fikir olduğuna inanmaktadırlar. Moskova Devlet Üniversitesi'nden Alexander Presman, bazı biyolojik sistemlerin, çevrelerindeki manye tik ve elektromanyetik alanlardaki çok küçük değişim lere karşı harikulâde bir duyarlık geliştirmiş olabilecek lerini öne sürmektedir. Peki, böyle bir teori, radyestezi fenomenini ya da Sovyet jeologlarının deyimiyle BPM’yi nasıl açıklayabi lir? Maden damarları ile yeraltı su mecraları'nm her iki si birden, fay hatları, çatlak ve kesme bölgeleri ve diğer  je  j e o l o j i k k e s ikli ik lik k ler le r ile il e b a ğ ınt ın t ılıd ıl ıdır ırla larr . B u k e s ikli ik lik k ler le r , örneğin manyetik alan şiddeti’nde gözlemlenen türden ufak jeofizik tedirginliklere [purturbations] sebep olur lar, ki bunlar da BPE’ye yol açabilirler. Sovyet bilim adamlarının, bir maden ve su arama tekniği olarak BPM’nin etkinliği hakkmdaki iddiaları kaale alındığı takdirde, radyestezinin, ilgili bilim adam ları arasında ortaklaşa düzenlenen bir araştırma çaba sının sının hedefi hed efi haline haline gelmesi gerekir. gerekir. Sovyet Sovye t jeologla jeolo gları, rı, sürekli olarak, özellikle BPM'nin araştırılmasına tahsis edilmiş bir Araştırma Enstitüsü’nün kurulmasını iste mektedir. Günümüzde artık anlaşılmaktadır ki, Sovyet jeolog larının örneğini verdiği türden, birçok değişik bilim da lından gelen bilim adamlarının oluşturacağı bir ekibin dikkatle yürüteceği deneysel çalışmaların dışında, başka hiçbir şey, radyestezi gibi bu kadar çok bilim dalını il gilendiren bir problemin çözülmesinde herhangi bir ge lişmeye yol açamaz. Peki, radyestezi’nin, çok iyi prog ramlanan ve dikkatle yürütülen bilimsel bir araştırma ya. konu olması acaba ne gibi yararlar sağlayabilir? En azından azından radyestezinin radyestezinin temelinde tem elinde yatan yatan prensipler b ir kez keşfedildi mi, radyestezi hakkında iddia edildiği üzere, böylesine etkili olan ucuz b ir su arama tekniğin tekniğinin, in, Üçüncü Dünya’mn su ihtiyacını ancak yeraltı sularından karşılayan birçok bölgesinde uygulanmaması için hiçb'r sebep yoktu yo ktur. r. Dahası, Dahası, radyestezinin yüzyıllardır yüzy ıllardır süre gelen gizeminin çözümü, ayrıntılı bir bilimsel analizle ortaya konulabili konulab ilirse, rse, bu, bilimsel m etodun etod un değerinin değerinin gözler önüne serilmesi demek olacaktır. Çekoslovakya, Prag’da, 1970 yılında, Uygulamalı Si bernetik Demeği’nin bir bölümü olan Psikotronik Araş tırma Böliimü’nün düzenlediği bir sempozyumda, Çek mühendisleri Frantisek ve Jiri Boleslav, radyestezistler’in manyetik ve elektromanyetik alanlar'a   gösterdik leri tepkilere ilişkin bir rapor okudular. Ayrıca, radyes tezistler’in yeraltı su mecralarından çıkan ve mahiye:! bilinmeyen dalgalar’  a gösterdikleri tepkileri de incele mişlerdi. Boleslavlar, bu dalgalar’  a Su Titreşimi (WU: Water Undulation) adını vermekte ve bunların tahrik  ed  e d ici ic i  özellikte olduklarını belirtmektedirler. Boleslavlar, b u dalgalara dalgalara karşı radyestezistler'de oluşan radyestezik tepkiyi engellemenin yollarını ara maktadırlar. Diğer bir deyişle, radyesteziştin bedenim, bu yeraltı ışınımlarına tepki göstermeyecek şekilde izo le etmeye çalışmaktadırlar. Boleslavlar, tel örgü ve ba kır telden yapılma çemberler kullanarak, bu izole etme işleminde başarılı olduklarını söylemektedirler. e — Am erikan B ilim Adamları A damları ve Radyes tezi ezi E tüdleri Çek mühendisleri gibi, bedenin çeşitli bölümlerini izole izole ederek bedendeki bedend eki radyestezik hassasi hassasiyet yet merkez ya da merkezlerini bulmaya çalışan bir diğer araştırma cı da Amerika, Arkansas Üniversitesi’nde Fizik Profe sörlüğü yapmış olan Dr. Zaboj V. Harvalik’tir. Dr. Harvalik, daha 1967 ve 1968 yıllarında, son de  « C o -N e t i c AA P e r f e c t i o n A n n e a led le d rece etkili olan ve «C Sheet»   adıyla bilinen bir manyetik izolasyon malzemesi kullanarak, deneysel bir çalışma yapmıştı. Kendisi de iyi bir radyestezist olan Dr. Harvalik, yaklaşık 30 cm. genişliğinde bir parça almış ve bedeninin çevresine iki kez sarmıştı. Gevşek bıraktığı şerit biçimindeki bu izo latörü, bedeninin üzerinde bir aşağı bir yukarı kaydıra biliyordu. Sonra, gözlerini bağlamış ve şeritle başının ve gövdesinin çeşitli kısımlarını izole ederek, deneyleri için evinin bahçesinde oluşturduğu manyetik radyestezi bölgesi’  n e girip çıkmaya başlamıştı. Bir gözlemci, Dr. ne Harvalik’in kullandığı köşeli çubuklar radyestezik tepki gösterdiklerinde not alıyordu. Dr. Harvalik, bu deneyin sonunda, genel mahiyetteki şu sonuca varmıştı: Yedinci ile ile onikinci kaburgal kaburgalar ar arasında arasındaki ki ala alan n ( — yaklaşı yaklaşık k olarak, olarak, göbek ile ile göğüs göğüs kemiği kemiği arası arasındaki ndaki b ö lg e — ) izol izolee edildiğinde, radyestezi yeteneği zayıflamakta ya da kay bolmaktadır. Bu sonuç, 'solar pleksus ’un (güneş sinirağı’nm) insandaki radyestezik sezicilerden biri olabi leceğini belirten çeşitli yazılarla ve İsviçre’de yapılan belirli bir bilimsel araştırmayla aynı paralelde oluyordu.  M a n ipu ip u ra Ş a k r a s ı’  Bu, Ma nm, n m, biyoplazmik beden’deki   rad yestezik hassasiyet merkezi ya da merkezlerinden biri olması anlamına da geliyordu. Dr. Harvalik, daha sonra, Almanya’nın üstad radyestezisti Wilhelm de Boer ile birlikte yürüttüğü çalış malarda, deneysel metodlarmı geliştirmişti. Bu kez Dr. Harvalik gözlem yapıyor ve süje de Boer, dikkatlice yönlend yön lendirilmiş irilmiş olan ve b ir rando ran dom m izer ( 13) tarafından açılıp kapatılan, yüksek-frekanslı bir elektromanyetik ışınım alanı içerisinde çalışıyordu (ışın, çoğunlukla, ] watt’hk bir güçle, 58,55 megahertz; üzerinden ışıyordu). Dr. Harvalik, önceki malzemenin sağladığı ve çok geniş olan izolasyonun yerine, bu kez, sadece 5 cm. genişliğin de olan alüminyum bir kuşakla ya da kenarı 5 cm. olan kare metal parçalarıyla bir izolasyon oluşturarak, man yetik ışınımların algılanmakta olduğu beden alanını tam olarak tespit edebilmeyi umuyordu. De Boer’in ışını çeşitli açılardan katettiği birçok deneyden sonra, Dr. Harvalik, raporunda şu ilginç so nuçtan bahsediyordu:  «B  « B ö b r e k n a h iye iy e s ind in d e , daha dah a d o ğ r u s u b e lki lk i d e h e r böbreğin adrenal bezi nahiyesinde iki manyetik sezici mevcuttur. Bu bölge,   'solar pleksus’îi  ka  k a p sam sa m a z ama, am a, oraya oldukça yakındır.  «B  « B u s o n u c u o n a y lıy lı y o r g ibi ib i g ö r ü n e n , en a zın zı n dan da n iki vaka biliyorum. Avustralya, Sydney’de yaşayan ve iyi bir radyestezist olan bir mühendisin, onsekiz yaşınday  ken  k en sağ sa ğ b ö b r e ğ i alın al ınm m ış, ış , a n cak ca k a d ren re n a l b e z i ’ne ’n e d o k u n u l mamıştı. Sonuç olarak, radyestezi yeteneği hiç etkilen memişti. Fakat, İsviçreli bir radyestezist, sağ böbreği ile adrenal bezi birlikte alındıktan sonra, yeteneğini tü müyle kaybetmişti. Bazı radyestezistler de,   böbrek ra  g e ç i r d i k l e r i zam za m a nla nl a r r a d y e s t e z i k h a s s a s i y e t hatsızlığı ge lerinde bir azalma, olduğundan şikâyet etmişlerdir. Ben, şahsen, sözkonusu nahiyenin, beşerî bedendeki başlıca hassasiyet bölgelerinden biri olduğundan artık emmim.» İlginç olan husus, Dr. Harvalik’in tespit ettiği bu nahiyenin, 'biyoplazmik beden ’deki ’Svadhisthana Şakrası’na tekabül etmesidir. Birçok radyestezistin, radyestezik sinyalleri almada önemli olduğuna inandıkları diğer bir alan da baş’ta yer almaktadır. Örneğin, İngiliz radyestezisti Robert Leftwich, bu savın geçerliliğini göstermek için şöyle bir uygulama yapmaktadır: Bir yeraltı su mecrasının ya da su borusun boru sunun un üzerindeyken, üzerindeyken, belirli b ir açıyla açıyla ileriye ileriye doğru eğilmekte ve alın nahiyesi hedefin tam merkez hattı üzerine geldiğinde radyestezi çubuğu tepki göster mektedir. İsviçre’de yapılan bir araştırmada ise, çelik miğferini giydiği zaman radyestezi yeteneğim kaybeden bir asker-radyestezist’le ilgili bir vaka da yer almakta dır. Dr. Harvalik, böylece, aynı izolasyon metodlarmdan yararlanıp, 5 cm’lik kuşağm yanısıra bir de 3,5 mm’lik bir alüminyum tel kullanarak, baş’taki hassasiyet nahi yesini tam olarak tespit etmeye çalıştı. Deneyler sonn- cunda, sözkonusu bölgenin, kulakların hemen üzerinden ve şakakların arkasından olmak üzere başın içinden ge çen bir çizginin üzerindeki bir yerde bulunduğu kanısı na varmıştı. Beynin bu kısmında ’hipofiz’e   rastlıyoruz ki, bu son derece önemli bölge de biyoplazmik beden  A jna a Ş a k r a s ı’  üzerindeki Ajn n a, yani Üçüncü Göz'e tekabül na, etmektedir. Dr. Harvalik’in bu araştırmalarının sonuçlan he nüz kesinlik kazanmış değildir. Dr. Harvalik’in bu radyestezik hassasiyet merkezlerini ne kadar sıhhatli bir şekilde teşhis ettiğini ya da daha başka merkezlerin mevcut olup olmadığını bilmiyoruz. Kendisi de, ilginç ve aynı zamanda çelişkili olan bir deney sonucuna dikkati mizi çekerek, bu konuda kesin bir karara varmadan ön ce ihtiyatlı olmamız gerektiğini belirtmektedir: Her iki hassasiyet hassasiyet bölgesinin birden birde n izole edilmeleri hâlinde, hâlinde, bir ya da diğerinin izole edildiğinde alman sonucun tam aksin aksine, e, radyestezi tepkisi tepkisi tekrar ortaya çıkıyor, çıkıyo r, üstelik bu kez daha güçlü bir şekilde tezahür ediyordu! Günümüzde Batı Dünyası’mn en ciddi ve faal rad yestezi araştırmacısı olan Dr. Zaboj Harvalik’in çalış malarının en önemli kısmını, radyestezistlerin, değişken hassasiyet dereceleri ile: — Frekans Frek ans dizisi d izisi 1 c /s n ile 1.0 1.000.00 .000 c /s n arasında değişen ve yapay mahiyette olan 'dalgalı manyetik alan lara; — ’DC manyetik alanlara’; 'polarlanmış anmış elektrom elektr om an yetik ışımaya’  ışımaya’  — 'polarl   tepki gösterdiklerini ortaya koyan ayrıntılı deneyleri oluştur maktadır. Dr. Harvalik, aradıkları hedef bir yeraltı su mecrası da olsa, yahut yeraltı su boruları, tüneller, maden da marları ya da jeolojik anomaliler de olsa, radyestezist « m a n y e t i k alan ala n d e ğ i ş im ö l ç ü l e r i m i   zaptettiklerin ler’in «m den emindir. Dr. Zaboj Harvalik’in bir diğer ilginç çalışması da radyestezistler’in, belirli bir mesafe öteden, bir başka şalısın hâletinde, düşünce ve duygularında oluşan bir değişikliğe tepki gösterip gösteremeyeceklerini tespit et meye yönelikti. Sonuç olarak, 19 erkek ve 9 bayandan oluşan 28 süjenin tümü de, zaman zaman 6 metre’ye ulaşan bir mesafe öteden, değişken güçte radyestezik tepkilere yol açmışlardı.  Am  A m e r ika ik a ’ da, Ut Utah ah D evle ev lett Ü n ive iv e r s ite it e s i’ni i’n i n S u A r a ş tırma Laboratuvarı’nda görevli olan bilim adamları Duane Chadwick ve Larry Jensen, 1971 yılında, radyestezi ile su arama imkânlarını kapsamlı bir şekilde araş tırdılar. Bu araştırmalardan asıl maksat, radyestezist ler’in şans ihtimalinden belirgin bir şekilde farklı olan sonuçlar elde edip edemeyeceklerini keşfetmekti. Araş tırmacılar, az miktarda tecrübeli radyestezist kullan mak yerine, çoğu Utah Devlet Üniversitesi’nin personeli ve öğrencileri arasından seçilen 150 acemi radyestezist’in yeteneklerini ölçtüler. L-biçimi çubuklar kullanan radyestezistler, radyestezistler, şuuraltından şuura ltından radyestezik rady estezik tepkilere yol açabilecek işaretler sağlayacak türden görsel özellikleri ya da eğim değişimleri bulunmadığı için seçilmiş olan deney yolları üzerinden teker teker geçirildiler. Her bir radyesteziste 30 küçük ahşap küp verilmiş ve kendile rine, bu küpleri, radyestezi tepkilerinin oluştuğu yerle re bırakmaları söylenmişti. Her deneyden sonra küple rin yerleri tespit ediliyor ve tabi, bir sonraki radyeste zist deney yolu boyunca yürümezden önce küpler ora dan dan kaldırılıyordu. K üplerin aynı aynı noktalarda noktalard a herhangi herhangi b ir belirgin kümelenme küm elenme oluşturup oluşturmadıkl oluşturmadıklarını arını görmek üzere, değişik güzergâhlar boyunca yapılan dört  « c h i -ka -k a r e »   testleri uygulan deneyin sonuçları üzerinde «c dı. Başlangıçta kuşkucu bir tavır takman bilim adam ları hayretler içerisinde gördüler ki, dört sonucun üç tanesi % 0.05’li 05’lik, k, dördü dör düncü ncüsü sü ise % 6’lık 6’lık bir bi r ihtimal Şekil — 1 Noktalarla belirlenen radyestezik tepkilerin, manyetik alan grafik değişimlerinin en belirgin olduğu yol bölümlerinde yoğunlaştığı görü İmektedir. İmektedir. seviyesinde, oldukça anlamlıydı. Bu sonuçlar, radyestszik tepkilerin, deney yolları boyunca sezyum buhar manyetometreleri ile ile ölçülmüş ölçülmüş olan küçük manyetik alan değişimleriyle ilgili olması ihtimalinin incelenmeye değer olduğunu ortaya koyuyordu. îki olgunun arasında belirli bir bağlantı bulundu: Radyestezistler, daha bü yük manyetik alan grafik değişimlerinin meydana gel diği yol bölümleri boyunca daha sık tepkiler elde edi yorlardı. Chadwick ve Jensen, yeraltı su mecralarıyla ilgili olarak radyestezik tepkiler ile manyetik alan deği şimleri arasında mevcut olan muhtemel bağlantının, gelecekteki araştırmaların araştırmaların temelini teşkil teşkil edebileceği sonucuna vardılar. (Bkz: Şekil-1) Utah Devlet Üniversitesi’ Ün iversitesi’nin nin araştırmacıları, araştırm acıları, bazı radyestezik radyestezik tepkilerin, tepkilerin, çevredeki çevred eki küçük değişiklikler değişiklikleree doğrudan verilen fizyolojik yanıtlar oldukları hipotezi için iyi bir istatistikî destek sağlamalarının yamsıra, en önemlisi, üzerlerinde deney yürüttükleri kişilerin %  90' undan fazlasının radyestezik tepki elde edebildiklerini tespit etmişlerdir. t   — Radyestezi ve Beden Fizyolojisi İlişkileri Radyestezi ile ilgili bilimsel araştırmaların önemli bir bölümü de, radyestezistlerde radyestezik faaliyet sı rasında oluşan fizy olo jik değişikli değişiklikleri kleri tespit etmeye yönelik çalışmalar meydana getirmektedir.  Alm  A lmaa n P r o fes fe s ö r ü J. Wa W a lth lt h e r, rad ra d y e ste st e z ik b ö l g e ler le r üzerinde radyestezistler’in tansiyonları ile nabız atış hızlarının arttığını tespit etmiştir. Nitekim, geçen yüz yılın en önde gelen radyestezistlerinden biri olan William Lawrence, radyestezik tepkinin kendisi üzerin de ne gibi bir etki oluşturduğunu soran jeolog H.W. Whitaker’a, «s  « s a d e c e , k ısa ıs a b ir s ü r e için iç in,, k a lbin lb inin in ç o k şid şi d detli bir şekilde çarpmasına yol açtığımı   söylemişti. Dr. Harvalik de, radyestezistlerin parmaklarındaki kılcal damarlarda kan akımının çoğaldığını ve derideki nemin arttığını gözlemlemiştir. EEG EE G (Elektro (Ele ktroen ensefa sefalogr lograf af ) ile ile yapılan yapılan çalışmalara çalışmalara gelince, bu-sahada, Amerikalı bilim adamı Edward P. Jastram'ın gerçekleştirdiği bir deneyin önemli bir yeri olduğunu görüyoruz. Edward Jastram, 1975 yılında dü zenlenen, radyestezi ile ilgili bir konferansta, radyestezist William Broadley ile yürüttüğü bu EEG deneyinin sonucunu şöyle açıklamıştı: William Broadley, parmaklarının ucunda tuttuğu ufak bir çatallı çubuk ile radyestezik bir soru-cevap uy gulamas gulamasıı yaparken ( — sorunun sorulmasından sorulmasından beş ya da altı saniye sonra, çubuğun aşağıya eğilmesi ile bir yanıt yanıt geliyordu— ), EEG kayıtl kayıtları arı,, net net bir şekilde, şekilde, soru nun sorulmasından yaklaşık bir saniye sonra gayet be lirgin bir alfa dalgaları faaliyeti   periyodunun oluştuğu nu gösteriyordu. (Bkz: Şekil-2)  A m e r ica ic a n D o w s e r   dergisinin Ağustos 1976 Jastram, Am sayısında, bu çalışm asının asın ın yanısıra, radyestezi radyestez i yeteneyetene- Evet/Hayır Radyestezik Tepki | Alfa Dalgası Tepkisi Radyestezik Tepki r  / vfyfayjü ayjü ^A rV - n ^sV ^sV —IV ^W ~ ^l ^'V.Vv V.Vvv vJ,' J,' i V v^ riAVvV,v a M - A \ ^ y f y ^ \ j A /  'V''VfN"'V  A^  A^jW**?y w > •t/> rn rv«**W w ^ W . .H’»WyY.Ayü' v ^ V V   m 3(: — 33 O co > -c - * H YV YV * ^ ‘^V*VV# V*V V#SV * ¡j§, ¡j§, v-v v-v::V-  w * 'W 'W ‘ v w m ****** 'gMî 'gMî* v v V v u-vv^^/Ay/' u-vv^^/Ay/' yvı/^v ,vVJ^v>.  A-v  A -v 'V V ı 1 Ş e k il il — 2  VVilliam B roa ro a clle cl leyy ’den ’d en a lın lı n a n E E G kay ka y ıtla ıt larr ı ği ile alfa ritimleri arasmdaki bir diğer bağıntıdan da bahsetmektedir. Jastram’a göre, bir çocuğun büyüyüşü sırasında, beyin dalgaları düzeni şu şekilde gelişir: Rahimd Rah imdeki eki fetu fet u s’tan s’tan onsekiz aylık aylık bebeğe bebe ğe kadar kadar,, <2~ tiği yerlerde değil de, suyun büyük bir toprak kütlesini doyurduğu ve küçük kılcal damarların içerisinden ya vaşça aktığı yerlerde etkiliyor gibidir.» Dr. Sochevanov, radyestezi çubuğunun yaptığı de vir adedine dayanarak, yeraltı akarsularının derinliğini ve cesametini tahmin edebilmektedir. b — Radyestezi Yöntemi İle, Maden Aramaları Radyestezinin Rönesans’la birlikte gelişimi, tami miyle maden arama’ya,  yönelik olarak tezahür etmişse de, bugün artık bu uygulama sahası, önderliğini yitir miştir. M aden arama’yla aram a’yla ilgili ilgili radyestezi radyestezi tekniklerine ilişkin klâsik bilgilere, tarihî kitap ve belgelerde geniş bir şekilde rastlanır.  Ya  Y a k ın z a m a n lard la rdaa g e r ç e k leş le ş t iril ir ilee n k ayd ay d a d e ğ e r m a den arama uygulamaları arasında, İngiliz radyestezisti Bn. Evelyn Penrose'un 1930’larda İngiliz Columbia’smda yaptığı çalışmalar ile Sovyetler’in 1960’larda yürüttük leri deneyleri sayabiliriz. Bn. Penrose’un çalışmalarının ilginç bir yanı, raayestezi yeteneğini, su ve maden arama'nın yanısıra, pet rol arama sahasında da kullanmış olmasıdır. Bn. Penrose, bakır, gümüş, kurşun ve altın madenleri bulmuş, yerlerini tespit ettiği zengin petrol yataklarının üzerin de tam oniki petrol kuyusu açılmıştır. Bn. Penrose, sözkonusu çalışmalarından bahsederken,  « P e t r o l ’le ’l e ilgili olarak bende oluşan ilk tepki, sanki tabanlarıma kızdırıl, mış bir bıçak sokuluyormuş gibi algıladığım bir histi,» diye yazıyor ve petrol yatağının tam üzerindeyken de bir kukla gibi sıçrayıp durduğunu, ayaklarını yerde güç lükle tutabildiğini anlatıyordu. Bn. Penrose, özellikle 'altın madeni'ni   tespit etme nin zor zo r olduğunu belirtmişti. Güneş doğarken, çubuk, altm yatağının yatağının tam üstünde tepki tepk i gösteriyor, Güneş  g ü ç alanı, alan ı,  gerçek da gökyüzünde yol aldıkça da altın'm gü mardan belirli bir mesafe uzakta bulunan daha başka noktalara nok talara kayıyord kay ıyordu. u. Bu husus, 1930’larda şu şekilde açıklanmaktaydı:  « C isim is im ler le r d e n çık çı k a n ışın ış ınım ımla lar, r, k end en d ile il e r ini, in i, daha da ha zi  ya  y a d e a ltı lt ı y ö n d e h i s s e t t irir ir irll e r . B irin ir incc isi, is i, d ike ik e y ola ol a r a k, cisimden yukarıya, İkincisi ise, gene dikey olarak cisim den aşağıya doğru, aynı şiddette yayılır. Bunlardan baş  ka, c i s im ler le r in e n u ç n o k tala ta larr ınd ın d a n 45 v e 13 1355 d e r e c e lik açılar yaparak her tarafa doğru yayılan ışınımlar mevcuttur.  «B  « B u ışın ış ınım ımla lar, r, y e r y ü z ü n ü n m a n y e t i k v e e l e k t r i k î akımlarıyla birleşerek, bası taraflarda daha fazla, bazı taraflarda ise daha az ya da ters_ polaritede olabilirler.  «İ  « İ ş t e , m a d e n a r a m a ’ da b u ışın ış ınım ım y ö n l e n g ö z ö n ü n d e bulundurulursa, bir yanlışlığa yol açılmamış olur» 30 yıl kadar sonra, Sovyet bilim adamları da, deği şen hava şartları ile jeofizik şartların, madenlerden çı kan radyestezik gücün, ışık gibi, değişik açılarda yans.masına sebep olduklarını olduk larını tespit etm e tmişlerdir. işlerdir. Sovyetle Sov yetlerr de, m aden ade n aram ar am a’ya a’ya ilişkin ilişkin çalışmalar çalışma lar arasında, Dr. Sochevanov’un uygulamaları ile Orta Asya’da yapılan bazı deneyler önde gelmektedir. Dr. Sochevanov, su arama çalışmalarıyla paralel ola rak yürüttüğü maden arama deneyleri hakkında şunları yazıyordu:  «M  « M a d e n ler le r d e, r a d y e s t e z i ç u b u ğ u n u , su k a d a r k u v vetli bir şekilde etkilerler. Bir nehri geçerken,   endikatör [radyestezi çubuğu] iki kez dönebilir, bir dereyi ge çerken de bir kez dönebilir. Fakat, iyice derinlerde bu lunan bir kurşun yatanının üzerindeyken, radyestezi çu buğu tam onsekiz kes dönmüştü. Dokuz metreden daha  kıs  k ısa a o lan la n b ir y o l ü z e r ind in d e o n s e k i z d e v i r ! Tabi, Ta bi, bu, bu , ç o k 55  kalın  ka lın b ir dam da m a r k ü tle tl e s inin in in ü z e r i n d e m e y d a n a g e l m işt iş t ir. ir .  Fak  F aka a t,   ’operatörlerimiz’ [radyestezistlerimiz],135 met reyi aşan bir derinlikte sadece 7,5 cm. kalınlığında olan maden yataklarının yerlerini de belirgin bir şekilde tes  pi  p i t e t m işle iş lerr d ir.» ir .» Dr. Sochevanov, aynen yeraltı su mecraları gibi, maden yataklarının da derinliği ile cesametlerini, çubu ğunun yaptığı devir adedine dayanarak tahmin edebil mektedir. c — Radyestezi Yöntemi İle, İzleme Çalışmaları  Ra  R a d y e s t e z i k izle iz lem m e ,   radyestezi aletinin aracılığıyla, kayıp kişi ve objeler ile herhangi bir suçtan ötürü ara nan kişilerin izlenmesi ve bulunmasını kapsayan bir uygulama sahasıdır. Dolayısıyla, ’psişik dedektiflik' k o nusu dahilinde de mütalâa edilebilir. Radyestezi tarihinde, radyestezik izleme’yi ilk kez uygulayan ve en büyük isimlerinden biri olan Jacques  Ay  A y m a r ’ ı g ö r ü y o r u z . D aha ah a s o n r a , y ü z y ılım ıl ımız ızın ın b a ş lar la r ınd ın d a  Ab  A b b é M e rm et, et , 1930’la 1930’larr d a İng İn g iliz il iz r a d y e s tez te z ist is t i J o h n Clarke ve 1940-1950 döne dö nem m inde ind e de gene gene İngil İn gilte tere re’den ’den William Burgoyne, bu sahada son derece başarılı çalış malar yapmışlardır. Günümüzde ise, bu tür radyestezistler arasında, İrlandalI Thomas Trench ile Güney Viet nam Donanması’ndan Albay Vo-Sum'u sayabiliriz. Bütün bu radyestezistlerin hepsinin de, izlenenin bırakmış olduğu görünmeyen bir izi,  birışınım   ya da vibrasyonu   aldıklarından ve kendilerini onunla ahenktâr kıldıklarından bahsettiklerini görmekteyiz. Sözkonu. su iz   ile ahenktar hâle geldikten sonra, radyestezist için artık bütün sorun, bu ışınımın   hattından şaşmamak, radyestezi aletinin, kendisine, aranan kişinin izlemiş ol duğu yönde rehberlik etmesine ya da bu yönü gösterme sine izin vermektir. 56 Radyestezik izleme’nin ilk uygulanımları sırasında, Jacques Aymar, klâsik çatallı dal ile ve arazi üzerinde çalışmıştı, izlemekte olduğu kişinin ellemiş olduğu bir objeyi ya da giymiş olduğu bir giysiyi tutması kendisi ne yard ımcı ım cı oluyordu. Aymar, Aymar, böylece, psik om etri ile ile radyestezi fenomenleri arasındaki paralelliği gözler önü ne seren ve günümüzde, radyestezi aletini ’odaklamak’  diye bilinen metodun kullanımının öncülüğünü yapmış oluyordu.  Ab  A b b é M e r m e t, A y m a r ’dan ’d an s o n r a , r a d y e s t e z ik izle iz le m e'ye büyük büyü k yenilikler yenilikler getirdi: Sarkaç kullanan kullanan M er met, izleyeceği şahsın bir fotoğrafım istiyor, kayboldu ğu bölgenin biri küçük, biri de büyük mikyasta olmak üzere iki haritasından yararlanıyordu. Fotoğraf yerine,  Ay  A y m a r g ibi, ib i, b i r o b j e y a da g iysi iy si k u lla ll a n d ığı ığ ı d a o luy lu y o r d u . Bu iki ünlü radyestezistin açtığı yolda, radyestezik izleme’nin genel çerçevesi dahilinde kendilerine özgü ça lışma metodları geliştiren diğer radyestezistlerin de ba şarılı sonuçlar aldıklarını görüyoruz. 1933 yılının sade ce Mart ve Mayıs ayları arasında, İngiltere’nin Nottingham bölgesinde, boğular boğ ularak ak ölen altı altı kişinin kişinin cesedini ’izleyerek’    ortaya çıkaran John Clarke, izleme işlemme nasıl başladığını şöyle anlatıyordu:  «ö  « ö n c e , k a y ıp şah şa h s ın b ir g i y e c e ğ i n d e n y a da daha dah a önceden bulunmuş olduğunu bildiğim bir yerden yarar lanarak, sarkaçla, kendisinin   ’ışınımı’malırım.» William Burgoyne da, radyestezi çubuğunu odakla mak için böyle kişisel bir objeden yararlanıyordu. Burgoyne'un, çalışma tekniği hakkmdaki açıklamaları, rad yestezik izleme uygulamalarının tipik bir tablosunu çiz mektedir:  « H e p i m i z , hava ha van n ın içe iç e r i s i n d e y ü r ü r k e n , a rka rk a m ızd ız d a , kiş iye ait bir ob jeyi, jey i, vibrasyonlar bırakırız. Aradığım kişiye radyestezi çubuğu ile birlikte elime aldığımda, o örneğin 'vibrasyonları’ sayesinde, sözkonusu şahsın yürümüş bulunduğu yerin   'vibrasyonları'içersine i çersine girebilirim. Çu buğun dönmesi durduğu anda, vibrasyon [ ] hattı dışına çıktığımı anlıyorum ve vibrasyonu [ ] tekrar alabilene  ka  k a d a r b ir g e r i y e , bir ileriye yürümem gerekiyor.» Gerektiğinde polise gönüllü olarak yardım eden Burgoyne hakkında, kızı, şunları anlatmaktadır:  «Ba  «B a b a m , çalış ça lışm m ala al a rını rı nı İlâ İl â h î R e h b e r l i k a ltın lt ında da g e r çekleştir çek leştirdiğ diğine ine ina inana nan, n, son so n dere de rece ce dindar dindar bir insan insandı dı..  Bu  B u n u s p irit ir itu u e l b ir y e t e n e k o lar la r a k m ütal üt alâa âa e t t i ğ i v e bu  ye  y e t e n e k s a y e s ind in d e p a r a kaza ka zan n m a ya çalı ça lışş tığ tı ğ ı tak ta k d ird ir d e bu gücünü kaybedeceğine inandığı için de hiçbir zaman  par  p ara a tale ta lep p e t m e z d i. M e lek le k e s ini in i ö y les le s i n e g e l işt iş t irm ir m işt iş t i ki,  ga  g a z e t e d e k i bir bi r f o t o ğ r a f ile il e s ö z k o n u s u b ö lge lg e n in b ir hari ha ri tası ona yetiyordu. Sonra, Scotland Yard’daki tanıdık larına telefon ederek, elde ettiği sonuçları açıklıyordu.)} 1953 yılında, William Burgoyne’u, intihar etmesin den şüphelenilen kayıp bir şahsı izlerken gözlemleme)-: fırsatını bulan Andrew Freedland, bu vakayı şöyle anla tıyordu :  «B  « B u r g o y n e ’a k a yıp yı p şahs şa hsa a ait ai t b ir m end en d il v e r d i k t e n sonra, kendisinde, sonuç hakkında tam bir kesinlik ha vası oluştu. Hemen, harita üzerinde, Dartmouth   [İngil tere] dışındaki kırlar üzerinden geçen bir hat çizdi. Bıı hatta mümkün olduğunca, sadık kalarak, arabayla o böl  ge  g e y e g itt it t i k . Sonr So nra, a, y ü r ü m e y e başl ba şlad adığ ığım ımız ızda da,, B u r g o y n e ’  un, izlenecek yönü tam olarak bildiğini gördük. Şahsın cesedini, yarım saat kadar yürüdükten sonra, bir yar’ın altında bulduk....))  An  A n laşı la şıld ldığ ığın ınaa göre gö re,, B u r g o y n e ’un ’u n rad ra d y e ste st e zi y eten et eneğ eği, i, sonunda, psikom psik ometrik etrik türden bir hassasiyete hassasiyete dönüş müştü. d — Harita Radyestezisi ve Uygulama Teknikleri 'Harita radyestezisi’  , çamurlu çam urlu tarlalarda dolaşm dola şmak ak ya da belirli bir alanda keşif yapmak için büyük mas raflara girmek gibi birçok sorunu ortadan kaldıran, an cak, aynı zamanda da, kâğıt ve mürekkepten oluşmuş, temsilî mahiyetteki bir haritanın gerçekteki hedefe ait ’ışınımları’  yayması imkân dahilinde dahilinde görülmediğinden görülm ediğinden,, radyestezi fenomenine ilişkin standart teorilerin dışın daki bir açıklamayı gerektiren bir uzaktan radyestezi metodudur.  Ar  A r a z ide id e y a p ıla ıl a n rad ra d y e ste st e z ide id e tam ta m a m iyle iy le fiz fi z i k î g ü ç lerin geçerli olduğuna inanan araştırmacılar için, harita  g ü ç ler le r ,  anlaşılması imkânsız radyestezisi’nde geçerli olan gü olan b ir m uam m a oluştururlar. oluştururlar. Fakat, Fakat, şurası şurası m uhak kaktır ki, bir radyestezist, kendi fizik mekânından çok uzaklardaki alanlar alanlar ya da m ekân parçaları parç aları hakkınd hak kındaa doğru ve geçerli olan doneler sağlayabilen belirli bir en formasyon kaynağıyla irtibat kurmaktadır. Dolayısıyla, burada, radyestezistin bir hassas (psişik) kişi olduğuna hatıra hatıra getirm ek gerekir. gerekir. Durugörü'nün Du rugörü'nün kapsamına kapsam ına gi ren ’uzaktan görme’    fenomeninde (15), Ingo Swann gibi bir hassas kişi, sadece enlem ve boylam koordinatları nın kendisine verilmesiyle dünya üzerindeki herhangi bir noktaya nasıl bakabiliyorsa,  bir radyestezist de sa dece bir harita ya da plânın aracılığıyla gerçek araziyi tarayabilir. Nitekim, Ingo Swann’la birlikte derin araş tırmalar yürütmüş olan Russell Targ ile Harold Puthoff, ihtiyarî ve insan yapısı zihnî bir olgu olan koordinat sisteminin 'uzaktan görme’    deneylerinde neden geçerli olduğunu incelediklerinde, koordinatların, zihnî ve fizi  k ö p r ü   vazifesi gördüklerine kî mekânlar arasında bir kö kanaat kanaat getirm işlerdi. işlerd i. Aynı şekilde, temsilî mahiyette ma hiyette olan insan yapısı bir harita da, bir radyestezist için muhtemelen bu tür bir ’köprü’    işlevini görmektedir. Rady Ra dyeste estezik zik izlem e’de uygulanan, uygulanan, kişisel eşyala eşyaları rı kullanma tekniği, psikometri ile radyesteziyi birbirine nasıl yaklaştırıyorsa, harita radyestezisi de durugörü ile radyestezinin girişim yaptıkları bir sahayı oluşturmak tadır. Harita radyestezisi tekniği ile son derece ilginç radyestezik tespitler yapılabilir. Bn. Evelyn Penrose, İngil tere’deki oturma odasından, Güney Afrika’daki bir ma dencilik alanına ait bir haritanın üzerinde radyestezi çalışmaları yapmış ve başarılı sonuçlar almıştı. Ameri kalı radyestezisi Henry Gross, Maine’deki evinde otu rurken, harita radyestezisi ile, üzerinde hiç bir su kay nağına nağına rastla rastlanmayan nmayan Berm uda Adası' Ada sı'nda nda sondaj sond aj yap mak suretiyle su bulunacak yerleri tespit etmiş tam bir isabet kaydetmişti. Amerikan Radyestezistler Demeği’nden Ray Willey ise standart karayolları haritaları üze rinde çalışmaktad ır: Bir seferi seferinde, nde, New York'tayken, 4800 km. kadar ötedeki Point Roberts’da su bulmuşta. Harita üzerinde, gördüğümüz gibi, radyestezik izleme çalışmaları yapılmaktadır. Ancak, harita radyestezisi ile aranabilecek arana bilecek hedeflerin hed eflerin mahiyeti, radyestezistin radyestez istin imajiima jinasyonuna bağlı olarak, büyük bir çeşitlilik gösterebi lir. John Shelley, bir keresinde, bir balıkçının, Amerika’ nın kuzey doğu kıyılarının açıklarında ıstakozların azal masından ötürü, iyi bir ıstakoz kaynağı bulması için kendisine ken disine müracaa mü racaatt etmesi üzerine, üzerine, Maine kıyılarını kıyılarını gösteren büyük bir harita üzerinde, radyestezik metodla, daha güneyde yer alan bir bölgeyi tespit etmişti. Sözkonusu yere giden balıkçı, gerçekten de ıstakoz avlamak için elverişli olduğunu görmüştü. Harita üzerinde su ya da maden aramak için hafif bir sarkaç ile anten   olarak da sivri uçlu bir çubuk kul lanmak gerekir. Bu çubuk, bir şapka iğnesi, çorap şişi, ucu iyice sivriltilmiş bir kurşun kalem de olabilir. İnce bir demir çubuk üzerine küçük bir mıknatıs konulursa daha iyi olur. İnce çubuk yerine sol elin işaret parmağı da kullanılabilirse de, parmak ucunun harita üzerinde kaplayacağı saha büyük olacağından, hedefin tam yerini tespit etmek güçleşir. Ancak, 1:10 gibi küçük ölçekli plânlarda, kaplayacağı alan küçük olacağından, işaret parmağının kullanılmasında bir sakınca yoktur. Haritanın yerleştiriliş yönü son derece önemlidir. Haritayı, düzgün ve çivisiz bir masa üzerine, bir pusu lanın da yardımıyla, kuzeyi Kuzey’e gelecek şekilde yer leştirmek leştirme k gerekir. gerekir. Ayrıca, Ayrıca, masanın altında altında ve yakımnda yakımnd a sarkaca da tesir edebilecek ışınımlar neşreden objelerin bulunmamasına dikkat edilmelidir. Sarkaç, aranılacak olan maddeye ayar edildikten sonra, bir hareket verilerek harita üzerinde yavaş yavaş gezdirilir ve hareketin gelişimi izlenir. Örneğin, sarka cın, salınım hareketinin dairevî harekete geçtiği noktalar işaretlenir. işaretlenir. Ondan sonra, anten işlevi işlevi gören sivri uçlu çubukla ya da bir kurşun kalemle, aranılan hedefin yeri tam olarak tespit edilir. Harita radyestezisinde, sarkacı odaklamak için gü nümüzde b irç ok radyest radyestezi ezisti stin n başvurduğu bir m etod da Mager Diski’nin kullanımıdır. Bu, mûcidi olan Fran sız radyestezisti Henri Mager’in adıyla anılan ve üzerin de, sırasıyla, beyaz, siyah, gri, kırmızı, sarı, yeşil, mavi ve mor renkli, V biçiminde dilimler bulunan küçük bir disktir. Her bir renk, radyestezistin kişisel kodu'na gö re belirli bir maddeye ya da hedef türüne tekabül eder. Radyestezist, diskin ilgili dilimini sol elinin başparmağı ile işaret parmağı arasında tutarak, sarkacın tepkisini gözlemler. Örneğin, İngiliz radyestezist Clive Thompson,, kendi çalışmaları için şu kodu kullanmaktadır: N o. Renk Madde/Hedef  1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. Beyaz Siyah G ri Kırmızı Sarı Y eşil M avi M or Tüneller Lağım Tuzlu Su Demir Kemikler Çanak-çömlek Tatlı Su İçme Suyu 61 e — Tıpta Radyestezi ve Kullanım Alanları Radyestezistler, bedenin sıhhatli hâldeki çeşitli kı sımları ile buralarda meydana gelebilecek hastalıkların, radyestezik olarak belirlenebilen, kendilerine özgü en  e n e r  ji  j i n e ş r iya iy a tla tl a r ı olduğunu belirtmektedirler. belirtmek tedirler. Bu savdan savdan yola çıkarak ya vücûdu doğrudan muayene etmek ya da uzaktan radyestezi tekniği tekniği ile çalışmak çalışm ak suretiyle, suretiyle, rad yestezi ile hastalık teşhisi ve uygun tedavi metodlarının tespiti mümkün olmaktadır (16>.  Vü  V ü c u t ü z e r ind in d e s a rka rk a çla çl a m u a y e n e y a p ılır ıl ırk k e n , sark sa rkaa cı tutan sağ elin işaret parmağı anten   olarak kullanılır. Önce, başın ön tarafından başlanır, sonra başın arka ta rafına geçilir ve yavaş yavaş, vücudun her yanı muaye ne edilir. Sarkacın hareketsiz olup olmadığına ya da ne gibi bir hareket verdiğine dikkat edilir. Sarkaç, sağlıklı uzuv lar karşısmda daima aynı hareketi verir. Hastalıklı bir uzuv karşısında ise, ya durur ya da sağlıklı uzuv karşı sındaki hareketin tersini verir. Radyestezi çubuğu ise, hasta bir uzva geldiğinde, aşağıya ya da yukarıya doğru şiddetle hareket eder veya sıçrar. Sarkaç kullanırken, anten   vazifesi gören parmağın, çubuk kullanırken de çubuğun ucunun, radyestezik tep ki sırasında vücudun dış yüzeyinden olan uzaklığı, hasta uzvun vücut içerisindeki yerinin uzaklığım verir. Bu teknikle, vücutta bulunan bir kurşun ya da iğnenin yerini tespit etmek çok kolaylaşır. Radyestezi ile hasta muayenesinde, her doktor, ken dine dine özgü sistem ve m etodlarını kulla kullanı nır, r, örn eğin, eğ in, bölge tedavisi 'nde (17) olduğu gibi, elin parmakları ile ayasımn muhtelif bölgelerinin vücudun belirli uzuvları na tekabül etmesini esas alarak, buna göre bir cetvel düzenleyenl düzenleyenler er vardır: va rdır: Sol elin işaret işaret parmağının parma ğının ucu nun, başı ve beyni göstermesi; ikinci boğumun ortası nın, boğaz nahiyesini belirlemesi; vb.  Ya  Y a k ın zam za m a n lard la rdaa , ü n lü A m e r ika ik a lı rad ra d y e s t e z ist is t VerVe rne Cameron, vücut üzerinde radyestezi ile teşhiste kul lanılmak üzere, «a  « a u r a m e t r e »  adını verdiği yeni bir alet geliştirmiştir. Ucunda, gayet hassas bir şekilde denge lenmiş bir ağırlık taşıyan bu alet, yatay, dikey ya da dairevî hareket yapabilmektedir. Bilinen en hassas rad yestezi aleti olan aurametre, vücudun çevresinde gezdi rildiğinde, zayıf ya da hastalıklı bir noktaya rastlar rast lamaz tepki göstermektedir. Uzaktan radyestezi ile teşhis metodları da çok çe şitli olup, b ir uygulayıcıdan ötekine ötek ine değişir. Bazıları, Bazıları, üzerlerine tüm hastalıkların isimlerini yazdıkları büyük kartlar kullanırlar; sarkaç hangi kartı belirlerse, onun üzerinde yazılı olan hastalıkla teşhis konulur. Teşhisten sonra, uygun tedavi şekli de aynı metodla seçilir. Daha başkaları ise, deneme ve yanılma ile, her has talık ve ilaç için ayrı bir 'sarkaç titreşim oranı’    tespit ederek, kendileri için geçerli olan bir derecelendirme yaparlar. Bundan sonra, hastadan alınacak bir kan ör neği, üzerinde teşhis konulması için yeterli olmaktadır; Sarkaç, kan örneğinin üzerinde hangi titreşim oranı’m veriyorsa, tabloda o orana tekabül eden hastalığı belir liyor demektir. Aynı kan örneği kullanılarak, uygun ilaç da tespit edilir. Radyestezist ya da doktor, bu kez, sağ elinde sarkacı, sol elinde de teker teker ilaçları tutar; ilaçlardan biri hastalığın mahiyetine tekabül ettiği za man sarkaç harekete geçer. Bu metodun değişik bir uygulama biçiminde, ilacın hastaya verilmediğini, bunun yerine, belirli bir mikta rını hastanın kan örneğinin yanma koymak suretiyle ’uzaktan tedavi'   yapıldığını görüyoruz. Aynı şekilde, te davinin seyri de, hastayı hiç görmeden, her gün sarkaçla kan örneği muayene edilerek izlenebilir. Bu tür uzaktan teşhis ve tedavi uygulamalarında sarkaç yerine çeşitli cihazların kullanıldığını görmekte yiz. Ancak, cihaz kullanımı, radyestezinin inceleme sa hasından çıkmakta ve kendine özgü bir ad almaktadır: «Radyonik Bilimi».   Radyonik Bilimi'nin temelleri, yüz yılın başlarında, Amerikalı doktor Albert Abrams tara fından atılmış, daha sonra, Amerika’da Dr. Ruth Drown ve İngiltere’de de George de la Warr tarafından geliş tirilmiştir. Günümüzde ise, Galen T. Hieronymus'un ça lışmaları bu konuda öncülük yapmakta ve radyonik bilimi’nin önünde yepyeni ufuklar açmaktadır. Radyonik  p s i k o t r o n i k b ilim ili m i, b iyo iy o m a n y e t i z m  pira pir bilimi, artık, ps v e amid enerjileri   konuları ile birlikte ele alınmakta ve araş tırılmaktadır. Uzaktan radyestezi ile teşhis tekniklerinden biri de, aynen arazi yerine harita üzerinde çalışmak gibi, vücu dun yerini alan anatomik şemalar   üzerinde çalışmayı kapsar. Burada, bir arazinin, ’ışınımlarını’    taşıyan bir fotoğrafını kullanmak ile, hastadan alman ve gene o şah sın enerji neşriyatını içeren bir kan örneğinin kullanıl ması arasındaki benzerlik gibi, sadece temsilî mahiyet te olan haritalar ile anatomik şemaların kullanımları arasında da tam bir paralellik kurabiliriz.  An  A n a t o m ik şem şe m a üzer üz erin indd e rad ra d y este es tezi zi ile il e teş te ş h is u y g u lamalarında kullanılan bir teknik de, sarkacı sağ elde tutarken, sol elin ’anten’    işlevini gören işaret parmağı nı şemanın üzerinde gezdirerek, sarkacın tepki göste receği nahiyeyi ya da noktayı belirlemekten ibarettir. Bu metodla çok başarılı sonuçlar alınabilir. D İ P N O T L A R (1) Neolitik çağ: Taşdevrinin son çağı. (2) Yüzükle, doğacak çocuğun cinsiyetini tayin etme, halkımız arasında öteden beri yaygın olan bir metoddur. (3) Henri Mager’in, 1931 yılında Londra’da yayımlanan, «Rad yestezi Prensipleri ve Uygulaması» (Principles and Practice of Radiesthesie) adlı kitabı, düşüncelerini özet halinde içe ren bir kaynak teşkil eder. (4) Bizde de, çatallı dal kullanan bir köylü yurttaş radyestezistin, Harran Ovası’nda nasıl başarılı radyestezik çalışma lar yaptığı ve birçok yeraltı su mecrasını tesbit ettiği, Uğur Dündar’ın bir televizyon programında konu edilmişti. Ne varki, bu tür konuların halka duyurulmasına, aydın geçinen bazı karanlık kişiler ve üç-beş bilim adamı (!) karşı çıktılar ve çok içerlediler. Gerçek bilim adamları' ve aydınlar ise oldukça benimsediler. (5) Bkz: Kirlian Photography, kitap-24 (6) Bkz: Psikokinezi, kitap-45 (7) Anomaly: Normal halin ya da kuralların dışında olan anor mal, aykırı bir durum. (8) Magmatit: Volkanik. (9) Pegmatit: Beyaz mikalı ve iri taneli granit. (10) Prekambriyum: Paleozik devrin ilk bölümü ve jeolojik sis temlerin içinde omurgasız fosillerin görüldüğü en eski kat olan Kambriyum öncesine ait. (11) Paleozoik: En eski fosillerin oluştuğu jeolojik devir ve bu devirle ilgili. (12) Polimetalik: Çok madenli. (13) R andom an dom izer: B ir mekanizmanın m ekanizmanın hareketini, hareketini, öncede önc eden n belli olmayan, rasgele devreler halinde düzenleme işlevini gören araç. (14) Presman, A.S  A.S.. Electromagnetic Fields and Life, New Yore, Plenum Press, 1970. (15) (15) Bkz: Bk z: D u rug ru g örü ör ü , kitap-35 ••• B öl: öl : 4 (16) Bkz: Psi-Tip, kitap-38-.. Böl: 1/g (17) Bkz: Psi-Tıp, kitap-38... Böl: 1/n KAYNAK VE DANIŞMA KİTAPLARI 1 — BAR RE RET, T, W illi illiam am ve BESTERM BEST ERMAN, AN, Theodore, The odore, The Divining Rod,   New York, University Books, Inc., 1968.  P r a c t ica ic a l D o w s ing in g A S y m 2 — BELL, A. H. der,  Pr  po  p o s i u m , L ond on d on, on , G. G. Bell & S ons, on s, 1965.  N o s t r a , 3 — DO DORE REY, Y, Stéphane. Stéphane. «La Radiesth Ra diesthésie,» ésie,»  No No. 361 (7 March 1979), p. 19.  D o w s i n g : O n e M a n ’s W a y,   Lon 4 — ELLIOT, J. Scott. Do don, Neville Spearman, 1977. The Elem ents o f Dowsing, Dowsing, London, 5 — de FRANCE, H .The G. Bell Be ll & S ons, on s, 1948.  D o w s in g : its it s T e c h n iqu iq u e s and 6 — GRAVES, GRAV ES, Torn. Torn. Do  Ap  A p p lic li c a tio ti o n s ,  London, Turnstone Press, 1976. 7 — HILLMAN, HILLM AN, Martin. Martin. «Divining the Unkno Un known wn,» ,»  Fa  F a t e & F o r t u n e ,  Issue 6, p. 8.  P e n d u l u m : T h e P s i C o n n e c 8 — HITCHING, Francis. Pe tion,  Glasgow, Fontana, 1977.  P r inc in c iple ip less a nd P r a c t i c e o f RadiRa di9 — MERMET, Abbé. Pr  es  e s t h e s i e , London, Stuart and Watkins, 1967.  M o d e r n D o w s ing in g ,  Arizona, 10 — WILLEY, Raymond C. M Esoteric Publications, 1976. 11 — W ILLIAMSON ILLIAM SON,, Tom To m . «D «Dow owsing sing Achieves Achieves New  N e w S c ien ie n t ist is t ,  Vol. 81, No. 1141 Credence», Ne (8 February 1979), p. 371.